25.10.2009- Taraf Gazetesi


Türkiye’ye tatile geldim, çok çabuk bitti, sonunda yine evime, yani Amerika’ya geri döndüm. O nedenle biraz eşekten düşmüş gibiyim, bunalımda da olabilirim. Mesela, geçen sabah işe gitmek üzere evden çıktım, yere baka baka yürüyorum (dün işten çıkarken de yere baka baka eve geri dönmüştüm). Yürürken bir yandan da kalbi kırık bir genç kızın duygularını anlatan Jazmine Sullivan’ın şarkısını söylüyorum, üstelik sesli seli. “UUUUUuuuuu.... Aaaaaa a... a... a... a... a.... I bust the windows out your car, and though it didn’t mend my broken heart...” Şarkının son dizesini söylerkenDunkin’ Donuts’ın önüne geldim. İçerde epey bir kuyruk var. Sabah işe gidenler benim gibi buraya uğrayıp McDonald’s gibi bir zincir olan bu dükkânda satılan kahve, bagel ve muffin (top kek) gibi popüler ürünlerinden alıyorlar. Dunkin’deki kahvaltılık yiyecekler, Au bon pen ve Panera Bread gibi biraz daha farklı konsepte sahip diğer hazır yiyecek zincirlerine göre daha ucuz ve daha yaygın. Örneğin buranın bir susamlıbagelı var ki, bana Türkiye’nin simidini anımsatıyor. Isıttırıp içine krem peynir sürdürdüm, orta büyüklükte de bir kahve aldım. Üç buçuk dolar tuttu, kredi kartıyla ödedim. Tam kapıdan çıkarken içeri bir kız girdi, Sybil sandım. Herkesi Sybil sanmaya başladım bugünlerde, nereye baksam bu çatlak kızı görüyorum.Farkında mısınız bilmiyorum, epeydir ondan bahsetmiyorum. Çünkü Sybil’le kesin görüşmeme kararı aldım, bence o da bir drama kraliçesi ve ben etrafımdaki bütün drama kraliçelerini elemeye kararlıyım.

Drama kraliçesi (drama queen ) bu ülkede çok kullanılan bir kavram. Bu kavram pireyi deve yapan, diğer bir söyleyişle boş bardakta fırtına koparan insanlar için kullanılıyor. Drama kraliçeleri dikkatleri kendi üzerlerine çekmeye bayılırlar, hep kendilerini ilişkinin merkezine koyar, diğerini yok sayarlar. Çünkü onlar bir kraliçe... Her konuda yaygara koparmayı, bunu yaparken de çevresindekileri kışkırtmayı çok seven drama kraliçeleri, bütün bu süreç zarfında diğer insanların enerjisini emer ve onları havası alınmış boş bir teneke kutuya çevirerek hiç bir şey yapamaz hale getiriler. Çünkü son derece negatiftirler ve her şeye negatif açıdan yaklaşırlar. Onları var eden de besleyen de bu zaten: negatiflik... Bu nedenle hiçbir şey drama kraliçelerini mutlu ve memnun etmeye yetmez. Kendilerinden geçercesine şikâyet ederken ya da söylenirken,hayatın kötü yönleriyle beslendiklerinin, iyi yönlerinden ise kendilerini mahrum bıraktıklarının farkında bile değillerdir. Aksi ve huysuz olabilirler. Her şeyi çözümü olmayan kaotik bir felaketmiş gibi algılamaya bayıldıkları gibi bu felaketleri heyecanla anlatmayı ve propagandasını yapmayı da çok severler. Böylece bir süre sonra etrafındakiler için kendilerini tahammül edilmez bir insana dönüştürürler:Sevimli de olsalar, zeki de olsalar, yaratıcı da olsalar, yardımsever de olsalar, bütün bunlar onların zehrini kurutmaya yetmez. Tıpkı Sybil gibi. Sybil benim ruhumu serinlettirirken aslında fazlasıyla karartıyordu. 

Etrafınıza bu açıdan bakarsanız her Allahın günü ne çok drama kraliçesiyle muhatap olduğunuzu görecek, onların aslında sizi ne kadar çok yıprattıklarını, pasifize ettiklerini, yorduklarını, enerjinizi çaldıklarını belki de asıl şimdi fark edeceksiniz. İşte bu yüzden bazen tatlı ama tehlikeli olabilen bu tür insanlara zehirli drama kraliçesi demekte hiç bir sakınca görmüyorum. Dikkat edin, onlar her yerde olabilir; En köklü siyasi partinin başında her şeye muhalefet edebilir, bir gazetenin köşesinde kafa karıştırabilir, hurafeler üreten bir entelektüel olabilir, çalıştığınız ofiste sürekli ne kadar yorulduğundan yakınır ve her şeyi zormuş gibi göstermeye çalışır, ailenizde ve en yakın arkadaş listenizin başında da olabilir... Cinsiyetlerine gelince... Kraliçe dememe aldanmayın, kadın da olabilirler, erkek de olabilirler, gey de olabilirler lezbiyen de... 

Sonuç olarak drama kraliçesi olmak ciddiye alınmayan ama ciddiye alınması gereken oldukça yaygın bir hastalık durumu. Bu anlamda beni asıl düşündüren ve üzen nokta ise şu; en saygın ve en sevilen sosyalist entelektüellerin dahi çoğu zaman gizli bir drama kraliçesine dönüşmeleri... Bu tür entelektüeller, derin ve yararlı analizleriyle okurlarının öfkelerini kaşıyıp sokağa eylem yapmaya çıkarırken, aslında onları çıkışsız, verimsiz, projesiz, karamsar bir çizgiye de çekerler, yani bu okurlardan pasif yurttaşlar yaratırlar. Çünkü bu tür yurttaş tipi, eğer uğraşılırsa bu sistem içinde güzel şeyler yapılacağı inancını yitirmiştir. Ona göre her şey öteki hayatta yani devrimden sonra güzel olacaktır... Burada duralım ve konuya haftaya devam edelim...
edit post

Comments

0 Response to 'Zehirli drama kraliçesi'