25 Mayıs 2007 - showtvnet.com

Dünya Bankası Başkanı Paul Wolfowitz, kendisiyle aynı iş yerinde çalışan sevgilisi Shaha Rıza’ya torpil yaptığı için görevinden istifa etmek zorunda bırakıldı.

Wolfowitz istifa etmemek için, Bush yönetimi ise O’na istifa ettirtmemek için çok direndi. Ancak sonunda iki taraf da Avrupa kampının baskısına yenik düştü ve Wolfowitz devrildi.

Irak Savaşı’nın dizaynırlarından olan ve Amerikan Savunma Bakanlığı Yardımcısı olarak görev yaptığı süreç içinde, ülkesinin Irak’a saldırması için kendini telef edercesine mücadele veren Wolfowitz, gelecek Haziranın 30’unda görevi bırakıyor.

Mart 2005’de göreve gelen Wolfowitz’in istifası basit bir sevgiliye torpil geçme skandalı değil. İstifa sürecinde yaşananlar buz dağının altında çok derin bir güçler çekişmesinin döndüğünü gösteriyor. Bu çekişmenin taraftarları ise Avrupa ve Amerika.

Dünya Bankası’nın kuruluşundan beri görev yapan 10 şefin 10’nunu da Amerikan Başkanları seçti. Şefleri kimin seçeceği konusunda yazılı herhangi bir kural yok. Buna rağmen her defasında Dünya Bankası Başkanlarının kim olacağını Amerika tayin ediyor.

Ancak bu durum Avrupa’yı her geçen gün daha da rahatsız ediyor. Avrupa, son Wolfowitz skandalını fırsat bilerek artık bu duruma bir son vermek istiyor. Peki bunu neden yapmak istiyor ve nasıl yapacak?

Bunun cevabını vermek için önce Dünya Bankası’ndaki sistemin nasıl çalıştığına bir bakmak lazım.

Dünya Bankası, 185 ülkenin bir araya gelmesiyle oluşturulmuş bir çeşit kooperatif banka. Bankanın yönetim kurulunda 24 kişi var. Bu üyeler bağlı oldukları devletlerin bankadaki hisseleriyle, daha doğrusu koyduğu parayla doğru orantılı biçimde oy kullanma hakkına sahip. 2006 yılının Kasımındaki son durum ise şöyle: Amerika yüzde 16.4 oy hakkına sahip, Japonya 7.9, Almanya 4.5, İngiltere 4.3, Fransa 4.3.

Büyük kararlar için yüzde 85’lik bir çoğunluk gerekiyor. Yani bu durumda Amerika’nın oyu çok önemli. Amerika’nın oyuna Japonya’yı da eklemek lazım. Çünkü onlar her zaman Amerika ile birlikte hareket etmeyi yeğliyorlar. Böylece bu kampın toplam oyu yüzde 24.3 ediyor. 3 büyük Avrupa ülkesinin oy toplamı ise sadece 13.1. Geri kalan oylar ise diğer dünya devletleri arasında dağılmış.

Buna karşın Türkiye’de daha çok bilinen ve Dünya Bankası’nın kız kardeşi olarak anılan IMF’nin (International Monetary Fund), yani Uluslarası Para Fonu’nun şefini Avrupa ükeleri seçiyor. Nitekim son şef İspanyalı Rodrigo de Rato. Ancak Avrupa, sadrazamlığı değil padişahlığı istiyor.

Avrupa şimdi içinde bulunduğu bu çıkmazı kırmaya çalışıyor. Çünkü Dünya Bankası çok önemli bir güç. Bu banka gelişmemis ve gelişmekte olan ülkelere borç veriyor ve Türkiye gibi pek çok ülke hükümetleri bu bankadan gelecek paraların hayaliyle yanıp tutuşuyor. Dolayısıyla bu borçlar siyasi bir güç olarak kullanılabilir. Örneğin Amerika, askeri işler konusunda anlaşma masasında olduğu bir ülkeye diyebilir ki, “Kardeşim bana yardımcı olmazsan ben de Dünya Bankası’nın sana borç akıtmasını önlerim, böylece borca alışık yaşayan ekonomin krize girer ve senin hükümetinin düşme olasılığı artar. Musluk bizim elimizde, O’na göre hesabını yap”

Zaten Avrupalılar’ın Wolfowitz’i sevmemesi öyle söylendiği gibi sadece Irak Savaşı’nın dizaynırı oluşundan değil. Asıl sebep, Wolfowitz’in elindeki gücü başka bahanelerle Amerika’nın siyasi çıkarlarını koruyan bir silaha dönüştürmesi.

Örneğin, 1992 yılında Dünya Bankası üyesi olan ve o günden bu güne toplam 500 milyon dolarlık kredi çeken Özbekistan’ın yaşadığı durum yukarıdaki tezimin cok açık bir ispatı. Wolfowitz, 2005 Eylülünde, Özbekistan’a verilmesi yönetim kurulunca onaylanan kredi yardım paketini geri çekti. Neden olarak Özbek hükümetinin İnsan Hakları ihlallerini gösterdi. Üstelik paketi geri çekerken Asya Bölge Şefi’ne bile sormadı.

Ama asıl neden başkaydı. 2005 Temmuzunda Özbekistan Başkanı İslam A. Karimov, Amerika’dan Özbekistan’daki üstlerini boşaltmasını istemişti. Amerika bu ülkedeki üsleri Afganistan’da süren savaşa destek için kullanıyordu.

İste bu noktada kapalı kapılar ardında sorulan soru şuydu: “Wolfowitz Dünya Bankası’nı Amerikan Dış Politikası doğrultusunda bir finansal silah olarak mı kullanmıştı?”

Son derece mantıklı bir soru bu. Neden bir Savunma Bakanı yardımcısı Dünya Bankası Başkanlığına getiriliyor. Bunun bir sebebi olmalı. Aynı şey geçmişte de yaşanmıstı. Vietnam Savaşı sırasında son derece etkili bir isim olan ABD Savunma Bakanı Robert McNamara, 1967 yılında Dünya Bankası’na başkan olmuş ve bu görevi 13 yıl boyunca sürdürmüştü.

İşte bütün bunlar Avrupa’nın kaygılarını haklı çıkarıyor. Bu nedenlerle Dünya Bankası’nda kimse Wolfowitz’i sevmiyordu ve istifasının ardından Beyaz Saray’a bir kaç sokak ötedeki Dünya Bankası Genel Merkezi’nde şampanyalar patlatıldı

Wolfowitz daha gitmesine bir ay varken neredeyse bütün yetkileri elinden alındı ve şimdi bankayı 6 kişilik bir yönetim kurulu götürüyor.

Avrupa, Amerika’nın elinde ne kadar zehirli bir güç olduğunun farkında ancak buna karşı mücadele edecek gücü var mı? Yok. En azından yaşananlar bunu gösteriyor.

Bu arada İngilizler Tony Balir’in adını ortaya atarak O’nun Dünya Bankası Başkanlığına getirilmesi konusunda ciddi bir kulis yapıyorlar.

Ancak Bush hemen bunun önünü almak için bir açıklama yaptı ve seçilecek kişinin Amerikalı olacağını belirtti. Hemen ardından Japonya 22 Mayıs Salı günü bir açıklama yaparak Bush’un bu konudaki kararına destek olacaklarını belirtti.

Anlaşıldığı gibi Amerika ipleri Avrupa’ya vermeye yanaşmıyor. Vermeyecek de. Ancak Avrupa’da böyle bir ortaklık içinde Amerika’ya kendini kullandırtmak istemiyor artık.

Noktayı ben koyayım. Zaten bir zamanlar burnu bir karış havada olan Dünya Bankası’nın sonunun gelmesi yakındır. Çin, cok daha iyi koşullarda Afrika ülkelerine kredi veriyor. Venezuella, Güney Amerika ülkelerine ciddi bir ekonomik yardım yapıyor.

Anlayacağımız, Dünya Bankası’nın ömrü kısalıyor gibi.

edit post

Comments

0 Response to 'DÜNYA BANKASI’NDA AVRUPA-AMERİKA HESAPLAŞMASI'