15.06.2008 - taraf gazetesi

Bir bomba atarım sevişirsin


Sybil’e gerçekten çok bozuluyorum. Bir sevgili bulunca arkadaşlarını ihmal ediyor. Oysa bilmiyor ki sevgililer geçici, arkadaşlıklar kalıcı. Evvelki gün, üç kere telefonuma mesaj bırakmış, “Açmayacağım işte” diye inat ettim. Sybil’e kızgınlığımın asıl nedeni başka. Geçen gün East Village’daki Mehanata adlı Bulgar barına gidecek ve bir Yunan müzik grubunun canlı performansını izleyecektik. Ama hanımefendi son anda bize katılamayacağını söyledi. Nedeni yine o adamdı tabii.

FEMİNİST TERÖRİSTLER • Sybil’in yeni fikri ise feminist kadınları örgütleyerek onlardan bir tim kurmak ve çeşitli erkek hedeflerine terörist saldırılar düzenlemek. Haydaaa. Sybil’e dedim ki, “Bu bir çizgi roman projesi olsun, en azından konuşurken öyle diyelim ki durduk yere başımıza iş açılmasın. “Şimdi size Sybil’in çizgi roman planını anlatayım biraz. Sybil adlı kadın kahraman, biyoloji alanında çalışan feminist kadınları örgütlüyor ve onların illegal yollardan gay bombası üretmesini sağlıyor. Sonra bu bomba, kadınlara en çok eziyet çektiren ülkelerin meclislerine atılıyor. Haliyle ilk hedef Ahmedinecad`ın İran’ı oluyor. Gay bombasını yiyen mollalar, aniden birbirlerine ısınıp, birbirlerini sıradışı bir şekilde sevmeye başlıyor. Bombanın etkisi ne kadar sürüyor, Sybil’e sormayi unuttum.

GAY BOMBASI • Gay bombası ilk olarak 2005’te The Sunshine Project adlı, kimyasal silahlar karşıtı bir sivil toplum örgütünün sitesinde dile getirildi. Pentagon’un üzerinde çalıştığı bir bombanın savaş alanında savaşan askerlerin üzerine atıldığı taktirde afrodizyak bir etki yarattığı ve askerlerin cin çarpmışa dönüp, etrafında, güzel çirkin kadın erkek kim olursa olsun sevişmeye meyledecekleri iddia ediliyordu. Öneri ABD ordusunun Ohio eyaletindeki laboratuarlarından çıkmıştı ve geliştirilmesi için milyonlarca dolara ihtiyaç duyulduğu söyleniyordu.

TAŞLAYIN KAHPEYİ • Çok geçmeden olay pek çok televizyonun haber programlarına yansıdı. Çokbilmiş gazeteciler, bombanın bu geçici etkisini “bomba askerleri gay yapıyor” şeklinde yorumladı. Bu da, haliyle gay örgütlerini kızdırdı. Onlara göre bir bombayla cinsel kimliğin değişeceğini iddia etmek gay kimliğini aşağılamaktı. Bu arada ben şunu düşündüm; eğer askerin teki çölde yalnızsa ve bombanın etkisi ona kadar ulaşmışsa ne yapacak? Tüfeğiyle mi aşk yapacak? Peki, savaştan sonra tüfeğini anasının evine götürüp, “nişanlım” diye mi tanıştıracak. Sybil’i İran konusunda deliye döndüren sebep, hani bizdeki Vurun Kahpeye adlı kurmaca romanın İran’da “taşlayın kahpeyi” adlı gerçek bir oyuna dönüşmesi.

GAZ CUMHURİYETİ • Biliyorsunuz bu gariban ülke Şah’ın diktatörlüğünden kurtulayım derken, mollaların diktatörlüğüne teslim oldu ve koca Cumhuriyet eldeki demokratik hakları da kaybedip tam bir gaz cumhuriyetine dönüştü. Şimdi yasaların gücü adına habire kendi insanlarını asmaktan ve sağa sola kabadayılık etmekten başka ülkesine hiçbir sey verememiş bir rejimle karşılaşıyorsunuz. İşte bu rejim en çok da kadınlara kan ağlatıyor. Bizim Sybil’i kızdıran da işin bu yönü zaten. Özellikle de Zohreh ve Azar Kabiri adlı kız kardeşin trajik durumu Sybil’i çok üzüyor. Bu iki kızkardeş, Zohreh’in eşinin “zina” şikayeti üzerine, şubat 2007’de tutuklandı. Biri 27 diğeri 28 yaşında olan kardeşler, sözde eve erkek atmışlardı. Önce 99 kırbaç yediler. Sonra da taşlanarak idamlarına karar verildi. Uluslararası baskılar nedeniyle idam henüz gerçekleşmedi, belki de gerçekleşti de kimsenin haberi olmadı, İran bu, belli mi olur. İran’da şu anda 11 kişi taşlanarak öldürülmek üzere hapiste tutuluyor. 2007’de iki kişinin bu şekilde idam edildiği söyleniyor. Erkek kurbanlar taşlanmadan önce bellerine kadar; kadınlar ise göğüs hizalarına kadar toprağa gömülüyor.

BURUNLARINDAN GELDİ • Zina davalarında kanıtlar yeterince gözden geçirilmiyor ve kararlar çok kolay alınıyor. Çünkü yargıçlar erkek. Zohreh ve Azar’ın bir erkekle cinsel ilişkiye girdiklerinin bir kanıtı yok. Sadece evde bir erkek olduğu ispat edilmiş. Ayrıca kanıt olsa ne olur. Kadının namusunu temizlemek devlete mi düşmüş. Bu durum, devletin din adına vatandaşların bireysel hayatına tecavüz etmesi değil midir. Tövbe Yarabbim, sanki penisi kürek çekmek, vajinayı ise çiçek dikmek için üzerimizde taşıyoruz. Bırakın insanlar doya doya sevişsin. İşin içinde zorlama, kandırmaca, taciz, manipülasyon, dayatmaca, korkutmaca, yaş sınırını ihlal ve teşhir olmadığı sürece cinsel hayatlarında insanların kiminle düşüp kalktıkları devletin üzerine vazife değil, mahallelinin üzerine de vazife değil, kimsenin üzerine vazife değil.

HAYDİ, HAYAT KURTARMAYA • Şimdi siz okurlar, bu kız kardeşler için ne yapabilirsiniz? Bugün pek çok uluslararası sivil toplum kuruluşu İran’a bu insanlık dışı cezaların kaldırılması için baskı uyguluyor. Bu baskıyı siz de yapabilirsiniz. Hiç üşenmeyin, hemen, internette Zohreh ve Azar Kabiri için İngilizce yazılmış çağrı mektubunu bulup İranlı yetkililerinin mail adreslerine yollayın. Böylece sadece bu zavallı iki kız kardeşi değil, gelecekte idam edilmesi muhtemel kadınların da hayatını kurtarabilirsiniz. Haydi, hayat kurtarmaya.

edit post

Comments

0 Response to ' '