29.06.2008 - taraf gazetesi

Taraf’ın bir süredir yayınladığı skandal belgeler karşında belli bir kesim hâlâ ikna olmuyor. Bu kesimin sisteme olan güçlü inancı, onların bu türden katı gerçekleri görmelerine engel oluyor. Çünkü bu gerçekler onların ideolojik inanç dünyasını ayakta tutan iskeleyi tümüyle alaşağı edebilir ve onlara büyük bir hayal kırıklığı yaşatabilir. Kimse de bunu yaşamayı, bir yıkıntının altında kalmayı tercih etmez. Sırf bu nedenle, ihtiyacı olduğu halde psikoloğa gidip kendine çeki düzen vermeye çalışan çok az insan vardır. Anlamak zor değil, bu tür insanlar kendileriyle, özellikle de olumsuz yönleriyle yüzleşmekten çok korkarlar.

?ÜPHECI OL Kİ GÖRESİN . Buna rağmen, şüpheci olmakta herkes için yarar var: kendimizden, doğru bildiklerimizden, tapındığımız ünlülerden, güvendiğimiz dağlardan... ?üphecilik insanın gözünü açan bir şey, öteki türlü sizden saklananı da saklanmayıp gözünüzün içine sokulanı da göremiyorsunuz. Yanlış anlamayın paranoyak olun demiyorum.
Bugün Türkiye’de yaşanan ve Taraf’ın ortaya çıkardığı belge skandalının bir benzeri yakın geçmişte Amerika’da ortaya çıktı. Ancak şüpheci ve cesur Amerikalı gazeteciler olmasaydı böyle bir skandal ortaya çıkmayacak ve toplumu ilgilendiren pek çok gerçek, devletin kara kutusunda saklı kalacaktı.
New York Times’ın ortaya çıkardığı skandala göre Amerikan Savunma Bakanlığı ülkenin en etkin televizyonlarında görev yapan askerî danışmanları istediği gibi yönlendiriyordu. Yani Savunma Bakanlığı danışman-gazetecileri kullanarak toplum bilincini biçimlendirmeye çalışıyordu.

PENTAGON’UN ÜLKEYI BİÇİMLENDİRME SAVA?I . Savunma Bakanlığı’nın toplum bilincini biçimlendirme çabası Irak savaşının başlamasından biraz önceye dayanıyor.
2001 yılında Pentagon bünyesinde Stratejik Etki Departmanı (The Office of Strategic Influence-OSI) adlı bir bölüm kuruldu. Bu bölümün varlığı aradan bir yıl geçmeden basına yansıdı.
Bu departmanın amacı, Irak ve Afganistan’daki savaşın psikolojik cephesini yürütmekti. Öyle ya var olan bir savaşı sürdürmek için önce kendi toplumunuzu, sonra da başka toplumları ikna etmeniz gerekiyordu. Psikolojik için en uygun silah ise gazetecilerdi. Bu savaşın gereği olarak da gazetecilere doğruları değil yanlışları iletmeniz gerekiyordu.
Kullanılan taktiklerden biri black propagandaydı. Hayali isimlerle, gazeteci ve sivil toplum kuruluşları liderlerine sürekli savaşla ilgili yanlış bilgiler içeren mailler yollanarak onları etkilemek ve Pentagon’un çizgisine çekmek hedefleniyordu.

DEVLETTEN MAA? ALAN GAZETECİLER . Bu departmanın yediği öteki naneler de var. Bunları da yine medyaya yansıyan skandallar sayesinde öğrendik. Pentagon, propaganda yapmak için gazetecileri maaşa bile bağlamış.
Örneğin 2006 yılında çıkan bir skandalda, Pentagon’un, farklı yayın organlarında çalışan 10 gazeteciye Castro karşıtı yorum yapmaları için para verdiği ortaya çıktı. Bu gazetecilerden üçü İspanyolca yayın yapan El Nuevo Herald için çalışıyordu. Oldukça da yüklü miktarlarda paralar alıyorlardı. Pablo Alfonso, devletten toplam 175 bin dolar almıştı. Ancak olayı öğrenen gazete yöneticileri “bizim çocuklar vatan millet için bunu yaptı” gibi bir savunma yapmadılar elbet, onların işine anında son verdiler. Çünkü gazetecilik ayrı askerlik ayrı.
Bu konudaki son skandal ise yine yakın zaman önce ortaya çıktı. Buna göre CNN, NBC , ABC, MSNBC, FOX News televizyonları ile bir çok radyoda askerî yorumcu olarak görev yapan isimler, Pentagon un medyadaki Truva atı gibi hareket ediyorlardı.
FOX News da çıkan ve Pentagon ne derse aynısını yankılayan John C. Garrett bu isimlerden biri. Kendisi emekli albay, FOX’dan ücret bile almaya tenezzül etmiyor. Çünkü parayı başka şekilde kazanıyor. Bu isim aynı zamanda, Patton Boggs adlı bir firma için çalışıyor. Bu firma özellikle Irak’taki Savunma ihalelerine katılan şirketler için ihale takipçiliği yapıyor. Durumu anlayın artık. Sayın Garrett Pentagon’un suyuna ne kadar giderse o kadar çok ihale kapma şansı var.

YAN GEL YAT OSMAN IRAK DEDİ?İN DÖRT DÖNÜM BOSTAN . New York Times’ın ele geçirdiği yazışma metinleri de gösteriyor ki çoğu asker kökenli olan bu yorumcular Pentagon’un “gag” dediğini noktasına virgülüne dokunmadan aynen aktarıyorlar. Pentagon bu beyefendiler için Irak’a özel turlar düzenliyor. Başka gazetecilerin girmediği noktalara bunlar götürülüyor. Yani bir sürü olanak ve kolaylık sağlanıyor. Hatta yeri geliyor Donald Rumsfeld’le rahatlıkla oturup çay kahve içiyor hoş beş ediyorlar. Bu sırada tek taraftan akan bilgilerle beyinleri bir güzel yıkanıyor tabii. Eve dönünce de dinledikleri bütün o yalan yanlış bilgileri esas alarak, askerî uzman sıfatıyla televizyonlarda yorumlar yapıyorlar. Karşılığında da her yorum için 500-1000 dolar arasında para kazanıyorlar. Oh, bir yorum yap yan gel yat. Bir de bu insanların savunma şirketlerinde buldukları yüksek maaşlı işler var tabii.
Demek ki Harper’s Bazaar dergisinin yayıncısı olan John R. MacArthur hiç de haksız değilmiş. Ne demişti, medya kuruluşlarının Irak savaşı konusunda ülkeyi sattığını ve tümüyle Bush’un propaganda organı haline geldiklerini söylemişti.
Bu yazıya burada bir son verirken, sorayım bari. Sondan bir önceki paragrafta çizilen manzara bana bayağı tanıdık geldi, peki ya size?

***

KENAN MENDEKLİ . Can arkadaşım Kenan Mendekli’yi yitirdik. Kenan, çok ama çok zor zamanlar geçirdi. Tam düzenini kurmuştu, rahat etmişti ki bu kez de kanser çıktı karşısına
O, deri fabrikalarında işçi olarak çalışmış, sendikacılık yapmış, siyasete girmiş, daha sonra gazetecilikte karar kılmış bir mücadele insanıydı. Ama yakalandığı kanser hastalığına yenik düştü.
Eşi Emoş’a ve dünya güzeli iki kızına sabır diliyorum. Kızları hiç bir zaman unutmasın ki babaları iyi bir insan, onurlu bir gazeteciydi.
edit post

Comments

0 Response to 'Medyanın truva atları'