06.07.2008 - taraf gazetesi

Bizim cadı Sybil’in arabasından hiç bahsettim mi bilmiyorum. Özetle bahsedeyim bari. 950 dolara alınmış külüstür mü külüstür bir Chevrolet, ucu asfalta sürtüp duran egzoz borusu öksüre öksüre çalışıyor, camlardaki kirden dışarıyı göremiyorsunuz, içerisi çok dağınık ve ağzına kadar irili ufaklı ne olduğu belirsiz eşyalarla dolu. Bana Halkalı Çöplüğü’nü anımsatıyor. Kazayla ayağınız kayıverse, çöplerin içine gömülür, nefes alamaz ve oracıkta can verirsiniz.

İki gün önceydi, akşam vakti atladık Sybil in arabasına, Westwood adlı kasabada bulunan bir masaj salonuna gidiyoruz. Arabada giderken düşünüyorum. Benim solcu arkadaşlarımın çoğu Sybil gibi dağınık. Ben de öyleyim, odamı düzeltirim iki dakika sonra yine her şey başa döner. Tekrar düzeltirim kaç dakika bilmiyorum ama çok geçmez tekrar dağılır, “Allah yardımcım olsun” derim, olmaz.

Bu nedenle ister istemez soruyorum, “Acaba bu solcu milletinde mi bir gariplik var, neden böyle dağınıklar"

Kaç gündür bu sorunun cevabını araştırıyorum, tam çat diye çatlayacaktım ki cevabı buldum. Evet, tahminim doğruymuş, bizim solcularda bir gariplik varmış. Aman durun solcu kardeşlerim, hemen hiddetlenmeyin. Sözünü edeceğim gariplikler öyle kötü gariplikler değil.

ASLAN YATTIĞI YERDEN, SOLCU DAĞINIKLIĞINDAN . Çeşitli üniversitelere bağlı psikologlardan John Jost, Dana Carney ve Sam Gosling’in yaptığı bir araştırma göstermiş ki aslan hakikaten yattığı yerden belli oluyor. Bu nedenle kimin sağcı kimin solcu olduğunu biraz olsun çakmak için onların ofis ve ev düzenine bakmanız yeterli. Solcuların evleri daha dağınık ama daha renkli, sağcıların ise daha derli toplu, daha aydınlıkmış. Solcular evlerinde daha çok kitap bulunduruyorlarmış, üstelik bu kitaplar farklı alanlardaymış. Yine solcular, diğer dünya ülkelerine ilişkin haritadır, fotoğraftır, hediyelik eşyadır... bulundurmayı daha çok seviyorlar.

Peki, insanlar neden böyle? Neden bazıları sağcı bazıları solcu oluyor? Acaba aileden mi miras kalıyor, yetişme tarzından mı, kişiliğimizdeki zayıf ve güçlü yanlarla ilgili bir şey mi, sadece işimize öyle geldiği için mi, zaman içinde neler yaşadığımıza bağlı bir şey mi, bulaşıcı mı? Ne?

Elin sosyologları, psikologları bizimkiler gibi üşengeç olmadıkları için oturup bu konularda kafa yormuşlar tabii.

ALINGAN SAĞCI, ATILGAN SOLCU . 1969 yılında, Berkeley Üniversitesi profesörlerinden Jack ve Jeanne Block, çocukluk kişiliği ile ilgili bir araştırma yaptılar. Araştırma için, çeşitli anaokulu öğretmenlerinden, çocukların mizaçlarını değerlendirmeleri istendi.

Bu çocuklar 20 yıl sonra tekrar bulundu ve onların çocukkenki mizaçları ile bir yetişkin olarak yaptıkları politik tercihler karşılaştırıldı. Görüldü ki solcular çocukken daha kendine güvenli, enerjik, arkadaşlarıyla daha yakın ilişkiler kurabilen, atılgan ve esneklermiş. Sağcılar ise alıngan, çok kolay mağdur duruma düşen, kararsız, katı, ürkek ve çekingenlermiş. Araştırmanın sonucunda ise çocukken yeterince kendine güven hissetmeyen çocukların, gelenekler ve otoriteye daha çok güvenme ihtiyacı duydukları ve büyüdüklerinde de bu gelenek ve otoriteyi sağ politikalarda buldukları tespiti yapılmış.

KİM TERTİPLİ, KİM YENİLİKÇİ . Buraya kadarki sonuçlar solcu kardeşlerimi sevindirdi şimdi azıcık sağcıları sevindireyim bari. Bundan beş yıl önce 22 bin insan üzerinde çok geniş kapsamlı bir araştırma daha yapıldı. Bu araştırmayı ise John Jost, Arie Kruglanski, Jack Glaser ve Frank Sulloway birlikte yürüttüler. Araştırmanın sonucuna göre sağcılar çabuk karar alma ve bu kararda ısrar etme konusunda daha tutkulular. Yaptıkları işleri ise daha tertipli, kuralına uygun ve belli bir disiplin içinde yapıyorlar. Solcular ise yeni fikirlere daha açık, daha meraklı, hep yeni heyecan arayışı içinde, yaratıcı ve yenilikçiler, ayrıca seyahate, sanata, müziğe ve edebiyata daha meraklılar. İki kesim arasındaki bir başka ilginç farklılık ise şu: sağcılar belirsizliğe karşı hiç tahammüllü değiller. Bunun yanı sıra, sağcıların dünyasında her şey daha siyah-beyazken, solcuların dünyasında gri alanlar da var.

Peki, insanları sağcı yapan en önemli faktörlerden biri neymiş biliyor musunuz: Ölüm korkusu ve dünyanın tehlikelerle dolu olduğu düşüncesi.

***

Gayler evlenmeye California’ya gidiyor

California eyaletinde gay evliliğinin serbest bırakılması evlenme daireleri önünde uzun kuyruklara yol açtı. Üstelik bu kuyruklar sadece eyalet içindeki şehirlerden gelenlerden değil, eyalet dışından gelen gay ve lezbiyen çiftlerden de oluşuyordu. Çünkü çıkan yasaya göre eyalet dışında yaşayanlar da gelip California’da nikâhı basıp dünya evine girebiliyorlar. Ne utanç verici bir durumdur ki bizim eyalette, yani New York’ta gaylerin ve lezbiyenlerin evliliği yasal olarak mümkün değil. Bu nedenle New York doğumlu olan ve Manhattan’da yaşayan ünlü oyun yazarı Tony Kushner, uzun zamandır birlikte yaşadığı partneri (eğer iki gay ya da lezbiyen sevgili aynı evde birlikte yaşıyorlarsa birbirlerini “partner” olarak tanımlıyorlar) Mark Harris ile birlikte California yolcusu. Bu gay çift 2003 yılında ahbapları ve aileleri arasında yaptıkları özel bir törenle ilişkilerini sosyal olarak resmîleştirmişlerdi.

***

Hepiniz bir Paris Hilton etmezsiniz

Geçen hafta, ünlü oyuncu John Cusack MSNBC’den Keith Olbermann programına konuk oldu. Nedeni ise Cussak’ın politik bir reklam kampanyasında yer almasıydı. Bu kampanyayı moveon.org adlı bir internet sitesi yürütüyor. Kampanya aracılığıyla, Amerikan halkına, Başkan Bush’un ve Cumhuriyetçilerin başkan adayı John McCain’in ülkeye ne kadar zararlı oldukları ve olacakları anlatılıyor. Bu web sitesinin sahipleri ise Silikon vadisinde iş yapan iki zehir zemberek girişimci. Görüyorsunuz elin işadamlarını ve sanatçılarını, paralarını koyarak kariyerlerini riske atarak neler yapıyorlar. Cumhuriyetçi Parti belasının bir daha bu ülkenin başına musallat olmaması için çaba gösteriyorlar.

Görmenizi istediğim nokta şu; ünlü bir Hollywood oyuncusu olan John Cusack bir siyasi aktivist gibi hareket ederek ülkesi için bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Pop şarkıcısı Christina Aguilera, gençlerin oy kullanması için çaba harcayan “Rock the Vote” (rockthevote.com) adlı kampanyanın reklamlarında bedava oynuyor. 28 yaşındaki şarkıcı Alicia Keys Kenya ve Uganda’ya giderek oradaki AIDS’lilere yardım etmeye çalışıyor. Mia Farrow UNICEF’in iyiniyet elçisi olarak Darfur gibi Afrika’nın en tehlikeli bölgesinde insanlara yardım için çırpınıyor. Brad Pitt, New Orleans’ta evleri selde yıkılan insanlara evler yapıyor. Bu da yetmiyormuş gibi boşalan ve fakirleşen kente canlılık sağlamak ve dikkati şehre çekmek için karısı Angelina ve çocuklarıyla birlikte gidip bizzat o kentte yaşıyorlar. Bir de dönüp Türkiye’deki ünlülere bakın. Siz Kenan Doğulu’nun gidip Diyarbakır’da ev alacağını ve yılın yarısını orada geçireceğini düşünebiliyor musunuz?

Yukarıda saydığım Amerikalı ünlülerin hepsi, hem popülaritelerini belli bir davaya dikkat çekmek için kullanıyor hem de o davaya kendi ceplerinden inanılmaz miktarlarda büyük paralar akıtıyor. Türkiye’deki şarkıcılar, türkücüler, oyuncular, genç işadamları ise kazandıkları paraları tek başına yemeyi seviyor. Toplum için bir şey yapma gibi bir alışkanlıkları ve kültürleri yok. Kaçı Madonna gibi kimsesiz çocukları evlat ediniyor, kaç gay şarkıcı Kaos GL dergisine yardım ediyor, kaç genç işadamı çocukların eğitimine destek oluyor, kaç zengin köşe yazarı hayır için bir şey yapıyor. Türkiye’deki paralı insanlar bu açıdan dökülüyor. Onca küçümsenen Paris Hilton kadar bile olamıyorlar. Herkesin aptal muamelesi çektiği ve küçümsediği bu kız bile yardım kuruluşları ile birlikte kalkıp ta Güney Afrikalardaki yetimlerin yardımına koşuyor. Türkiye’dekilere “Yuh” diyorum başka da bir şey demiyorum.
edit post

Comments

0 Response to 'Niye sen sağcısın, niye ben solcuyum'