showtvnet.com

 Geçen seneye kadar Long Island’da üzüm bağları olduğunu hiç bilmiyordum. Taa ki Karadenuzlular bir gün beni arabaya atıp o bağlara götürene kadar. Merak etmeyin onlar benim arkadaşlarımdı, anlayacağınız başıma kötü olaylar falan gelmedi. Sadece bağ bağ gezip, o bağlardaki küçük tesislerde yapılan şaraplardan tattık o kadar. Aslında bu işin yatağı California, orada ne bağlar var bir bilseniz ama çok uzak, uçakla neredeyse altı saat saat çekiyor. Long Island ise burnumuzun dibi.

Bu şarap tadımı işi bu ülkede ciddi bir sektör haline gelmiş. Lüks limuzinlerle ya da minibüslerle bağ evlerine şarap turları düzenleyen şirketler bile var.

Neyse işin o yönünü boş verelim. Bu sene de canım benzeri bir tur yapmak istedi. Sybil’e gitmeyi önerdim, sağ olsun aslında iyi kız, benimle gelmeyi hemen kabul etti. Ancak oraya trenle gitmek çok zaman alıyor, onun yerine Sybil’in çürük tenekeden beygirine atladık ve kara asfaltta bir sağa bir sola kıç kıvıra kıvıra ilerlemeye başladık. Long Island adlı bu yarımadada birbirine paralel uzanan iki büyük yol var. Bu yollardan 48 numaralı olanını seçtik. Yol üzerinde sağlı sollu bir sürü üzüm bağı var. Bağların her birinin girişinde ise kafeterya şeklinde düzenlenmiş şık ve şirin bağ evleri yer alıyor. Civardaki bu tür yerlerin sayısı 40’ı buluyor. Bizim gibi şehirde yaşayan kokoşlar özellikle yaz ve güz aylarında buralarda nefes alıyor, bir bağdan diğerine zıp zıp zıp dolaşıp her bağın şarabını ayrı ayrı tadıyorlar. İçtiği şarabı beğenen şişe şişe satın alıp evine götürüyor, beğenmeyen yoluna devam. Hele bir de bahçelere masa sandalye atılmış ki otur da iç, gel keyfim gel, ohh.

Ancak üzümler henüz çıkmamış, mevsimi değil, olsun, yeşil teveklerini görmek yeter...

Biz Sybille birlikte, yan yana olan dört bağ gezdik. Martha Clara Vineyards, Macari Vineyards, WineryShin Estate Vineyards ve Harbes family Vineyard. Bu sonuncusundan bahsedeyim azıcık. Bardağın dibine iki yudumluk şarap koyuyorlar, şarabına göre bir ve iki dolar arasında para ödüyorsunuz. Fiks menü de var: yedi ayrı şarabı tadıyorsunuz, toplam 9 dolar 95 sent ödüyorsunuz. Gördünüz fiyatların uygunluğunu değil mi. İstanbul’da bu parayla şuradan şuraya gidemezsiniz valla.

Bari menüdeki şarapların isimlerini de sayayım da ne içtiğimizi bilin, ne işinize yarar bilemem artık: 2006 Yellow House Chardonnay, 2006 Wooden Wheel Chardonnay, 2005 Old Barn Merlot, 2005 Reserve Chardonnay, 2006 Reserve Merlot, 2008 Red Horse Rose, 2005 Old Barn Merlot. Bağın en iyi şarabı ise bu sonuncusu. Bu arada fiyatlar 14- 20 dolar arası: 2006 Yellow House Cardonnay 14 dolar, 2005 Reserve Chardonnay 18 dolar. Bunların tadımlık değil de normal dolu bardağı ise 6 dolara satılıyor.

Şimdi şaşıracağınız bir şey anlatayım. Allah tarafından mıdır nedir, bu aralar nereye gitsem öpüşen yaşlı çiftler görüyorum. Bağ evinde de yan masada biri 60’larında diğeri 50’lerinde bir çift oturuyordu. Nasıl sarılıp koklaşıyorlar anlatamam. Arabalarına atlamış gelmişler, romantik bir gün geçirmek istemişler belli ki. Meraklıyımdır sordum, meğer evli mevli değil, sevgililermiş. Şikâyetçi olduğumu düşünmeyin sakın. Aksine böyle cesur yaşlılarla karşılaşınca çok seviniyorum. E çünkü 41 yaşıma geldim ve yaşlanmaktan korkuyorum ama bu tür yaşlıları görünce korkum hemen geçiyor. Eğer bilsem ki yaşlanınca cinsellikten elimi eteğimi çekmeyeceğim, flört etmeye devam edeceğim, güneşsiz odalarda tek başıma zaman öldürmek yerine, dışarıya çıkıp gezeceğim, üreteceğim, ciddiye alınacağım, yaşı eski diye fikirleri de eski bir adam olarak algılanmayacağım, o zaman neden yaşlanmaktan korkayım ki.

Ama size bir şey söyleyeyim mi benim gibi pek çok insanın kabusu olan yaşlanma korkusunun en önemli sebebi toplumdaki gençlik faşizmi ve bu faşizmin yaşlıların dünyasında estirdiği acımasız terör. Yaşlılara karşı aslı astarı olmayan önyargılarla doldurulmuş şişkin döşekler ise terörün yatağı olmuş. Bu önyargılar arasında neler yok ki: Yaşlıların seksüel ihtiyaçları yoktur, seks yapmazlar yaparlarsa bu çoluk çocukları için utanç verici bir durumdur. Flört edemezler, cinsel cazibeleri yoktur, iş hayatlarında genç yöneticilerle uyumlu çalışamazlar, yeterince enerjik değillerdir, hafızaları sağlam değildir, yeni durumlara kendilerini kolay adapte edemezler, teknolojiden anlamazlar, öğrenmekte zorluk çekerler, eski fikirleri savunurlar vesaire vesaire. Oysa son yıllarda yapılan pek çok ciddi araştırma yaşlılarla ilgili bu inanışların birer fasa fiso olduğunu ve durumun aslında tam tersi olduğunu gösterdi. Bunları haftaya detaylı olarak ele alacağım. Ama işin bu seks yönü üzerinde azıcık durayım. Yaşlıların da cinsel istekleri ve cazibesi vardır, hatta onları sadece kendi yaşıtları değil gençler de seksi bulabilirler. Cinsellik konusunda en ciddi araştırmalara imza atan bir kuruluş olan Kinsey Enstitüsü’nden Stephanie A. Sanders’e azıcık kulak verin. Diyor ki “Yaşla birlikte değişen psikoloji sekste azalmaya yol açabilir,” kabul. Ancak 50 ve 80 yaşları arasındaki yaşlıların büyük çoğunluğu hâlâ seks ve cinsel ilişki konusunda çok istekli...

Radikal bir bilim adamı Wilhelm Reich’ın kadın hastalarına salık verdiği gibi seks en iyi terapi yöntemidir. Asabi şekilde sağa sola saldıranlara ben de aynı tavsiyede bulunuyorum ve diyorum ki hey! durun bakalım, kendinize bir iyilik yapın, seks yapın. Seks en iyi sakinleşme yöntemidir, sakin olun.
edit post

Comments

0 Response to 'Long Island’ın üzüm bağları'