29.11.2009- Taraf Gazetesi


Masanın üzerinde geleneksel Thanksgiving Day (Şükran Günü) yemekleri duruyor: balkabağı çorbası, balkabağı pastası, patates püresi, kırmızı etten yapılan gravy sosu, tatlımsı cranberry sosu ve bir çeşit ekmek ve haşlanmış sebze karışımı olan stuffing. Masanın tam ortasında ise beyaz porselenden geniş bir tabağın içinde, sırtüstü yatırılmış duran kızarmış bir hindi var. Hindinin etrafına ise mısır, bezelye, ve havuc yerine, gramofon kağıdından yapılma kırmızı renkli güller konulmuş, bir tane de kıçına iliştirilmiş. Neyse, aniden dış kapı açılıyor, içeriye başı tülbentli annem giriyor, “Ya Hızzır ya Ali” diyerek elindeki dantel örtüyü hindinin üzerine seriyor. Allah allah... Hemen ardından yangın merdiveninin önündeki pencereden bir samuray dalıyor odaya, sessizce hindiye yaklaşıyor ve hışımla elindeki kılıcı havaya kaldırıyor... İşte o an hindi canlanıp kıpırdıyor ve daracık salonun içinde uçmaya başlıyor, bir yandan da “Ne yapmaya çalışıyorsun sen?” diyerek Samuraya kafa tutuyor. Samuray donup kalıyor, ben de öyle, çünkü bu hindi bildiğiniz hindilerden değil, bu Hıdır’ın ta kendisi, gövdesi hindi kafası Hıdır, hindi Hıdır, yani ben... Yüce Allah’ım, neler oluyor...

Akşam çok yemek yemiştim, biliyordum böyle kötü bir rüya göreceğimi. Burada kasım ayının son perşembesi Thanksgiving Day’dir (Şükran Günü). Bu günün özelliği, aile ve arkadaşların yiyecek dolu bir masa etrafına biraraya gelip, yiyip içmeleri. Ana yemek ise Hindi... Zaten günlerdir hangi TV kanalını açsam hindi pişirme usulleriyle ilgili bir şeyler görüyorum. Dolayısıyla rüyamda hindi görmem çok normal. Peki ya Samuray da nerden çıktı diyeceksiniz? Onun da sebebi var. Geçen hafta Muhsin’le birlikte Metropolitan Müzesi’nde bir Samuray sergisine (Art of the Samurai: Japanese Arms and Armor) gittik. Bende Japon yönetmen Kurosava’nın filmlerinden dolayı Samuraylara karşı özel bir ilgi var, bu sergiyi kaçırmayışımın sebebi de bu ilgi. Sergide 12. yüzyıldan başlayarak, 18. yüzyıla kadar onlarca Samuray kılıcı vardı, boy boy. Kılıcın Samuray’ın en önemli silahı olduğunu ve bunları yapan ustalarında o kılıçlara ruhlarını kattıklarını biliyorum. Ama ne yapayım, ben hiç hoşlanmam çataldan, bıçaktan, kılıçtan, bu nedenle sergideki Samuray zırhlarıyla daha çok ilgilendim. Ancak orada gösterilen bir kısa belgesel sayesinde kılıçların yapımının ne çok zaman ve emek istediğini de öğrenmiş oldum. Isıtılan demir katlanıp çekiçle eziliyor, tekrar ısıtılıp tekrar katlanıyor ve çekiçle tekrar eziliyor. Bu işlem 30 defa tekrarlanıyor ve dünyanın en sağlam kılıçları böyle yaratılıyor.

Size biraz zırhlardan bahsedeyim.
Çok korkutucu ama çok güzel zırhlar bunlar, hani arkadaşlarımdan biri giyinip gündüz vakti bile olsa karşıma çıksa, oracıkta düşüp bayılabilirim. Bu zırhlar mühendislik olarak Ortaçağ Avrupası’nın ağır metal zırhlarından çok daha gelişmiş, çok daha sofistike. Bir kere çok hafifler, çünkü yapımlarında ağırlıklı olarak ipek, deri, ince tahta parçaları ve bazılarında çok az da olsa metal kullanılmış. İkincisi, modellerin hepsi Samuraylara savaş meydanlarında rahatça hareket etme imkânı sağlayacak şekilde dizayn edilmiş. Üçüncüsü, psikolojik etkisi... Örneğin zırh başlıkların üzerindeki boynuzumsu çıkıntılar, stilize hayvan kulakları var, buna bir de yüze takılan korkutucu deri maskeleri ekleyin... Bütün bunlar hem Samurayları darbelerden koruyor, hem de karşıdaki savaşçıyı korkutup özgüvenini rahatlıkla aşağılara indirebiliyor.

Bir dönem lordların maaşlı gözde savaşçıları olan Samurayların sonunu biliyorsunuz. 1876 yılında hükümet onların kılıç takmasını yasakladı. Bu karar Samurayların gündelik yaşamdan ve siyasetten silinme sürecine son noktayı koymuş oldu. Acı bir şey ama hayatın şartları bunu gerektiriyordu, çünkü bazen çok lüzumlu olsanız da gün geliyor lüzumsuz hatta zararlı bile olabiliyorsunuz. Bu durumda yapmanız gereken tek şey var paşa paşa çekip gitmek.

Not:
Hükümetteki dostlarıma bir tavsiyem var; Kürt açılımı ve demokratik açılım konusunda toplumu ikna etmenin kolay bir yolu var. TRT’ye çok büyük prodüksiyonlu bir dizi hazırlatabilir, biraraya gelmeyecek onlarca starı bu dizide buluşturabilir, konu olarak da Kürde gönül veren bir Türkün ve onların çocuklarının hikâyesini işleyebilirsiniz. İkinci notum şu: Artık ben de twitter’dayım. www.twitter.com/hidirgevis


TEK KELİMEYLE

Beyaz Ev’de politik dürüstlük

Obama çiftinin verdiği devlet yemeği, politik dürüstlük ilkesine uygundu, çünkü sofrada et yoktu, nedeni ise onur konukları olan Hindistan Devlet Başkanı ve eşinin vejetaryen olmalarıydı. Bu arada, salatanın kıvırcığı Beyaz Ev’in bahçesinden toplandı.

Yuvadan uçan kuşlar geri geliyor

Amerika’da ekonomik kriz nedeniyle işini kaybeden ve geçinemeyen gençler, son çare olarak ana-babalarının evine sığınıyor, PRC’nin araştırmasına göre geçen yıl, ailelerin yüzde 13’ünün yetişkin bir kızı ya da oğlu eve geri gelmiş.

CNN’in halk kahramanları

Amerikan CNN televizyonu, tek başlarına insanlık için bir şeyler yapan dünyanın her köşesinden sıradan insanlar arasından 10 halk kahramanını seçti ve ödülleri Nicole Kidman ve pek çok starın katıldığı görkemli bir törenle sahiplerine verdi.

Gey şarkıcıya çifte standart:

Genç gey şarkıcı Adam Lambert, straight keybordcusunu sahnede öpüverdi. Ancak CBS televizyonu, öpüşme sahnesini karıncalı yayınlandı. Oysa aynı CBS, Madonna ve Britney Spears arasındaki öpüşmeyi karıncalamadan yayınlamıştı.
edit post

Comments

0 Response to 'Odamdaki Samuray'