17.08.2009 - Taraf Gazetesi

Oturduğum mahallede şu sokaktan öbür sokağa gidiyorum, bunu da Taraf’a yazıyorum, “Hıdır sen çok geziyorsun” diyorsunuz. Bunun neresi gezmek, ben sadece dolaşıyorum. Geçen haftasonu nihayet mahallenin biraz dışına çıktım. Ancak bu çıkış gezme amaçlı değil, çalışma amaçlıydı: Bu bir iş seyahatiydi ve gittiğim yer de Las Vegas’tı...

Gerçi bu seyahat biraz ters başladı. Bana kızın biri musallat oldu. Sürekli bir şeyler anlatmaya çalışıyor, kikirdiyor espri yapıyor, hatta omzuma bile dokunuyor, sanki kırk yıllık arkadaşız. Benimse ne bu geveze kızı dinlemeye, ne de onun esprilerine zoraki gülümsemeye halim var. İşte o an Hızır Aleyhisselâm yardımıma koştu. Güvenlikten geçiyorduk... Ayakkabılarımızı, kemerimizi, ıvırımızı zıvırımızı çıkardık, X-Ray tüneli içinden geçen leğenlerin içine koyduk. Kural gereği çantaların içindeki laptopların çıkarılmış ve açığa konulmuş olması gerekiyor. Ancak kız bunu yapmayı unutunca, yeniden geriye dönüp işlemi tekrarlaması gerekti. Durumu tarihî bir fırsat olarak değerlendirdim ve hemen oradan toz oldum. Ohh dünya varmış. Neyse uçağı beklerken bir şeyler yedim içtim, Newsweek’imi okudum. Sonunda kapılar açıldı ve uçağa girip yerimi aldım. Yolcular kapıdan içeri girmeye devam ediyorlardı. Aman Tanrım, olamaz, yine o kız. Koca havaalanında bine bine bu uçağa binmiş. İleriden bana doğru geliyor. Yanıma oturmasın diye hemen oracıkta aklıma gelen ilk duayı okumaya başladım. Ancak duaların en uzununu, yani Ayet-el Kürsi’yi seçmişim. Kız, koltuğumun hizasına geldiğinde ben duayı ancak yarılayabilmiştim. Dolayısıyla duanın etkisi de yarı yarıya oldu. Arkadaş canlısı kız, benim yanıma değil de yan sıranın pencere tarafına oturdu. Aramızda bir karı koca bir de koridor vardı, bana ulaşamazdı artık. Sağol Hızır sağol Ayet-el Kürsi...

Uçağım New Jersey eyaletindeki Newark havalimanından (Burası New York’taki JFK havalimanına göre yeni, temiz ve daha aydınlık ama daha küçük) kalktıııı... Akşam 5.29’du, Nevada eyaletindeki Las Vegas’a vardığımızda yerel saate göre akşamın 7.54’ü olmuştu. İki eyalet arasında üç saatlik saat farkı var. Yolculuk ise yaklaşık beş buçuk saat sürdü.

Las Vegas havaalanına ayak basar basmaz oracıkta hemen kumar makinelerini (slot machine)
görüyorsunuz. İnsanlar giderayak buralarda da kumar oynuyor, delirmiş gibi sesler çıkaran, renkli ışıklarını yandırıp söndüren bu sevecen makinelerden ayrılamıyorlar demek ki.

VE, LAS VEGAS’TAYIM...


Taksiye bindim otele gidiyoruz. Kore asıllı bir sürücüye denk geldim. Ondan kentin durumuyla ilgili dedikoduları almayı ihmal etmedim tabii. Kendisi ekonomik krizle birlikte kumarhane ve otel gelirlerinde düşme yaşandığını söylüyor. E, doğru, bunu ben de Businessweek’ten okumuştum. Bizim Koreli arkadaş evvelden bir otelin kumarhanesinde krupiye olarak saati 7 dolara çalışıyormuş, buna ek olarak günde 60 ile 150 dolar arasında da bahşişi varmış, çok iyi valla. Ancak kriz nedeniyle pek çok kişi gibi işinden atılmış, o da taksicilik yaparak ekmeğini kazanmaya başlamış.

Otele vardım aman Allahım, resepsiyonun önünde uzun bir kuyruk vardı. Ohooo krizde böyle kalabalıksa, işler tıkırındayken nasıldır acaba... Giriş işlemlerimi yapmak için 40 dakika bekledim. İşlemlerimi bitip odama girince valizimi ve çantamı bir fırlatmışım ki... Hemen koşa koşa aşağıya indim. Yarın erkenden kalkıp çalışacaktım, o nedenle bu akşamdan çıkıp şehri biraz turlamalıydım. Hava kararmıştı ve biliyordum ki bu şehir tıpkı fahişeler gibi kendini geceleri ortaya koyuyordu.

GÜNAH ŞEHRİ YÜZÜNÜ GÖSTERİYOR


Otelin önünde bir taksi durdurdum. “Sevgili kardeş arabayı Las Vegas Bulvarı’na çekebilir misin” dedim. “Yok, çekemem,” dedi, trafik varmış. Ne edip edip onu ikna ettim. Bütün ünlü oteller, şehrin can damarı olan Las Vegas Bulvarı etrafında sıralanmış. Hava karardığında herkes sağlı sollu yürüyor bu bulvarda. İlerliyoruz, ben ağzımı açmış etrafa bakıyorum. Bir yerde inmeye karar verdim, yürüyerek gezmek en mantıklısıydı. Taksici, inerken kadına ihtiyacım olup olmadığını sordu, ben de ona “kadına değil bir bardak suya ihtiyacım var” dedim, kızdı ve “boktan” deyip gaza bastı. Oradan bir kamyonet geçiyordu üzerinde “Hot Babes” (Sıcak yavrular) yazılı, ayrıca yan gelmiş yatan bir sarışının resmi var ve telefon numarası. Günah şehri işte şimdi asıl yüzünü göstermişti. Kaldırımda yürürken elime escort kızların resimleri ve bağlı oldukları ajans telefonlarını içeren kartlar tutuşturuldu. Meksikalı çalışanların dağıttığı bu kartlar pişti oynamaya yetecek kadar birikti bende.

Nevada eyaletinde fahişelik ve kerhane işletmeciliği serbest. Öyleyse bu eyalette yer alan Las Vegas’ta durum nedir, merak ediyor musunuz? Cevabı haftaya. Bir de Vegas otellerinin Elm Sokağı Kâbusu’yla ne ilgisi var? Bunun da cevabı haftaya... Peki ya Las Vegas Kürt açılımına yardımcı olur mu? Haftayaaaa...

edit post

Comments

0 Response to 'Günah şehrinde gezinen sarı saçlı fıstıklar'