23.08.2009 - Taraf Gazetesi

Gündüz vakti bu şehir çok sıcak. Bir defasında öğlen yemeği için dışarı çıktım, az kalsın tavadaki tereyağı gibi eriyecek ve oracıkta can verecektim. Herkes benim gibi buraya çalışma amaçlı gelmemiş tabii... Dolayısıyla kumarhaneler kenti Vegas’a gelen ziyaretçiler, genellikle gündüzleri klimalı otel odalarında horul horul uyur, akşama doğru da ayağa kalkarlar. Demiştim ya size bu şehir gece yaşayan bir şehir diye.

Bu arada kumarhane, kumarhane diyorum, burada kentin bu önemli gelir kaynağıyla yarışan başka gelir kaynakları da var: İçinde fuhuşun da yer aldığı eğlence endüstrisi. Bu endüstrinin ayaklarını esas olarak showlar, konserler ve oyunlar oluşturuyor. Elton John’dan Cher’e (kendisi Ermenidir ve soyadı da Sarkisian’dır) pek çok popüler şarkıcı buralarda konserler veriyor. Celine Dion birara buranın yerli bülbülü gibiydi, uzun zaman çalıştı. Şimdi Bette Midler var, onun da sesi iyice çatladı, kim nasıl dinlemeye tahammül ediyor bilemiyorum. Öte yandan kente özgü özel showlar ve tiyatro oyunları da var. Kanada kökenli olup Las Vegas’a çöreklenen Cirque du Soleil’nin showları görülmeye değer. Ayrıca fırından yeni çıkmış somun ekmeği kadar sıcak olan Avusturyalı erkelerden oluşan show grubu Thunder from Down Under’ı da unutmamak lazım... Biletleri 50 dolardan başlıyor. Bu yarma erkeklerin revü tarzı showları, bachelorette partilerinin (kızlar için bekârlığa veda partisi) gözdesi. Çünkü bu kent Amerika’da çok yaygın olan bachelor partyler (bekârlığa veda partileri) için önemli bir merkez. Bu anlamda bu işin uzmanı şirketler paket programlar hazırlıyorlar. Amerika’nın herhangi bir yerindeki arkadaş grupları, içlerinden birinin bekârlığa veda partisi için birkaç günlüğüne şehre geliyorlar... Grubun limuzinle gezdirilmesi, striptizciler bulma, gidilecek gece kulüpleri ve lokantalar, hepsi önceden ayarlanıyor. Kentin bir diğer gelir kaynağı da fuarlar ve konferanslar. Pek çok şirket konferanslarını ve hissedar toplantılarını geniş ve konforlu salonlara sahip Vegas otellerinde yapmayı tercih ediyor.

LAS VEGAS’IN BAŞKA CAZİBE NEDENLERİ DE VAR


Bütün bunlardan öte Las Vegas’ı Las Vegas yapan ve diğer kentlerden farlılaştırarak insanların ilgisini buraya yönelten başka cazibe nedenleri de var. Nedenlerden biri, Las Vegas’ın dış güzellikten çok iç güzelliğe önem veren çok sofistike ve aynı zamanda kurnaz bir şehir olması. Bu şehre gündüz vakti şöyle bir pencereden baktığınızda Atatürk’ün Safiye Ayla’ya yaptığı gibi (yalan mı doğru mu bilmiyorum) perdeyi aniden kapatmak isteyebilirsiniz. Çünkü görülmeye değer hatta görülmeye tahammül edilir bir manzarayla karşılaşmayacaksınız (biraz abartıyorum). Hatta o an şehrin saldığı şöhrete anlam vermekte güçlük bile çekebilirsiniz. Ancak sabırlı olun, hava karardığında ve kent üzerine ışıklardan elbisesini giydiğinde fikriniz değişecek ve “hah” diyeceksiniz. Hele otellerin içine girip, oradaki iç güzelliği keşfettiğinizde “şimdi anlaşıldı” diyerek şüphe defterinizi kapatacaksınız.

Şehrin kurnaz karakterine gelelim. Otel yöneticileri inkâr etse de buradaki çevre düzenlemesi tümüyle yayaları otelin kumarhanelerine çekme maksadıyla projelendirilmiş.
Akşam Vegas Bulvarı’ndaki kaldırımda yürürken hiç farkında olmadan bir patika sizi geri dönmeyi asla aklınızdan geçiremeyeceğiniz şıklıkta Esplanade adlı bir pasaja sokabilir. Las Vegas’daki bütün otel binalarına özgü irilik ve ihtişam hemen gözünüze çarpacaktır. Baroque ve rococo tarzlarının aceleci bir Amerikan modernizmiyle sadeleştirilmiş bir kombinasyonudur buradaki mimari anlayış. İçleri pembe renkli plili kumaşlarla kaplı kubbelerden dev avizeler sarkar. Mermerle kaplı yerlerde, kırmızı rengin ağır bastığı hoş bir halı uzanır. O an birinin size bu halıya dolayarak uzaklara kaçırması ve başınıza çeşitli işler gelmesini arzulayabilirsiniz. Gerisi var, bu pasajda yürürken sanki bir müzik klibinde yürür gibi ağır adımlar atar, başınızı bir sağa bir sola çevirerek saçlarınızı dalgalandırır ve kendinizi banka hesabında milyon dolarlar yatan Mariah Carey de sanabilirsiniz. Sizi bu havaya sokacak her şey mevcut çünkü. Nihayet pasajın en sonundaki tuzağa, yani Wynn otelinin kumarhanesine varırsınız. Yol boyu yüklendiğiniz o hava enerjisiyle, risk almaya, cömertçe harcamaya, daha doğrusu kumar oynamaya hazırsınızdır artık.

Kumarhaneye girdiğinizde buradan çıkmak da öyle kolay değil. Kumarhaneler genellikle otellerin giriş katlarında yer alıyor. Bu alandaki makinelerin çoğunluğunu oluşturan slot makineleri ortama biraz lunapark kıvamı katıyor. Aralarda dağınık şekilde poker, rulet ve briç masaları var... Odasından inip dışarı çıkmak isteyenler ve dışarıdan gelip odasına çıkmak isteyenler bu kumar alanında yolunu bulmakta biraz güçlük çekiyor, dolayısıyla içerde epey dolaşmaları gerekiyor. Ayrıca kumar alanı genellikle loş ve penceresiz, üstelik hiç bir yerde saat yok. Böylece içeriden çıkmadığınız sürece günün hangi anında olduğunu bilmeniz mümkün değil. Çok para harcadığınızda size gelen bedava içkiler ve bedava yemek kuponları, kaybetseniz de sizi oynamaya teşvik ediyor. Oralarda gece gündüz aralıksız kumar oynayan insanlarla tanışabilirsiniz.

Bir dakika sevgili okurlar, bu yazıya burada bir son vermeliyim. Kusura bakmayın, geçen hafta söz verdiğim şeylerin çoğunu yine yazamadım. Ne de olsa burası dar bir köşe... Bir de size kötü bir haberim var; galiba bu Vegas olayı bir üçlemeye dönüşecek. Kalan kısmı haftaya yazarım artık. Umarım bunalmazsınız.

edit post

Comments

0 Response to 'Las Vegas için, dış güzelliği değil iç güzelliği önemli...'