30.08.2009 - Taraf Gazetesi

Vegas’taki otellerin pek çoğu isimlerine yaraşır özellikler taşıyor. Flamingo otelinin arka bahçesinde, pembe belekli flamingolar dolaşıyor, Treasure Island’ın (Hazine adası) ön cephesinde göz kamaştırıcı dev korsan gemileri var. Circus (Sirk) otelinin içinde küçük bir sirk müşterilere gösteriler sunuyor. Paris otelinin göbeğinden Eiffel kulesinin tıpa tıp aynısı (ama yarı büyüklüğünde) yükseliyor. Stratosphere otelinin ise 553 metre yüksekliğindeki ünlü Stratosphere kulesi var. İşte ben tam bu kulenin tepesindeyim. Burada lunaparktakilere benzer oyunbaz bir binek aleti yer alıyor. Beş parmağı olan bir el gibi... Her bir parmağın ucunda yer alan oturgaçlarda, iki kişi oturuyor. Bu alet, kolunu kuleden boşluğa uzatıyor ve altı parmaklı el Las Vegas üzerinde dönmeye başlıyor. Annecim, çok korkunç, ben bu alete asla binmem.

Aslında bakmayın siz benim böyle korkak çocuk pozlarıma, ben Türk Hava Kurumu’nda paraşüt atlamış (iki atlayıştan sonra kamptan kaçıvermiş olsam dahi...) cesur bir “Türk” kuşuyum. Bu alete binmek istemememin asıl nedeni cimriliğim. Çünkü kuleye çıkış zaten 14 dolar, bu alet için de ayrıca para alıyorlar. Her neyse, o alet dönerken ve içindeki kızlar bağır bağır bağırırken, benim telefonla anneciğimi arayasım tuttu. Anneme, “Ane nasılsın eyi misin” dedim, “Kurban olam sana Xıdır. Senin gadan belan eneye gele. Xızır yolunu açık ede” diye başladı dua etmeye. Annem duasını bitirsin diye bir beş-altı dakika kadar bekledim. Dua bitince de “Oğlum, sesini duydum bana can geldi. Amerikan’dan arisin, telefon bahalıdır, paran boşa getmesin” deyip, her zaman olduğu gibi şak diye telefonu suratıma kapattı. Alıştım artık, o nedenle üşenmedim ve tekrar aradım...

Annem yılın sıcak aylarında Elazığ’ın “Guylu” köyünde yaşıyor. Biz onun İstanbul’da kalmasını istiyoruz ama annem İstanbul’u değil, kendi memleketini tercih ediyor, orada daha mutlu oluyor çünkü. Uzun yıllardır New York’ta yaşayan Elazığlı Semih Fırıncıoğlu’nun da dediği gibi, “doğduğun yerin toprağı insanı çekiyor”. Doğru söylüyor Semih.

Las Vegas’ı Elazığ’a ışınlamak


Annem bu konuşmamızda oralardaki fakirlikten fukaralıktan bahsetti. Kendimi kötü hissettim. Çünkü fukaralığın çok büyük bir bela olduğunu ve mutsuzluğun en temel nedenlerini içinde barındırdığını çok iyi biliyorum. Ve yine biliyorum ki AK Parti hükümetinde görevli bazı değerli dostlar, Doğu’daki bu yoksulluğu ortadan kaldırmak için samimi bir mücadele veriyorlar. O dostlarıma bir kaç öneriyle yardımcı olmak istiyorum: Doğu’ya baraj yaparak bölgenin kalkındırılacağı inanışını aklınızdan çıkarın lütfen. Barajların bölgeye ekonomik hiç bir katkısı yok. Dünyada bazı ülkeler sudan toprak elde etmeye çalışıyor, biz toprağı suya gömüyoruz. Ayrıca bugüne kadar yatırım için verilen teşvikler de çok bir işe yaramadı. O halde elimize bir silgi alıp bu iki stratejiyi devletin kara tahtasından silmek ve yerine postmodern ekonomik stratejiler çizmek gerekiyor. Belki bu konuda Las Vegas bu dostlara ilham kaynağı olabilir. Eee koşullar da hızla olgunlaşıyor: Hem Kürt savaşı bitiyor, hem Nabucco enerji hattı Kürt bölgesinden geçiyor, anlayacağınız bu bölge güvenli bir bölge oluyor... Buna hazırlanmalıyız. Dolayısıyla Keban barajı kıyılarında Vegas’tan daha gelişkin ikinci bir Vegas rahatlıkla kurulabilir. Bu da nereden çıktı Hıdır?” demeyin ve az bekleyin. Bir şey daha, Amerika’da kumarhane açmak yasak, sadece çok özel bölgeler hariç. Örneğin Kızılderililerin yaşadıklar bölgeler... Bugün Amerika’da 400 kumarhaneyi 220 farlı Kızılderili kabilesi yönetiyor. Foxwoods, Mohegan Sun gibi kumarhaneler para basıyor ve sadece bulundukları o dar alanları değil bu alanları kapsayan bölgeleri de ihya ediyor. Örneğin Wisconsin eyaleti kurulan bu kumarhanelerden sonra dışarıya göç kesildi.

Ekonomik serbest bölgelerden siyasi serbest bölgelere


Amerikalıların Kızılderilileri kalkındırmak için buldukları bu yöntemin
bir başka versiyonunu biz neden Kürt illerinde uygulamayalım. Bir nokta daha: Las Vegas tamtakır kuru bakır bir çölün ortasında, üstelik çok sapa bir yerde kurulmuş. Ancak bugün buradaki kumarhanelere dünyanın dört bir yanından insanlar akıyor. Las Vegas buna başka ögeler de eklemiş tabii, eğlence, show, mimari, yemek... Bu nedenle Türkiye’yi 2006’da 24 milyon turist ziyaret ederken Vegas’ı yaklaşık 40 milyona kişi ziyaret etti. Vegas’ın aynı yıl sadece kumar gelirleri 12,5 milyar dolarken Türkiye’nin bütün turizm geliri 16,8 milyon dolar. Yani bir Las Vegas tüm Türkiye’ye bedel. Başka bir nokta da şu, Keban barajı kıyısında sıfırdan kurulacak ikinci bir Vegas’tan elde edilecek vergi gelirlerinin tek kuruşu Ankara’ya gitmeden Doğu’nun alt yapısı için harcanmalı. Yöredeki bu yeni kent, Ortadoğu ve Kafkas ülkelerinde yaşayan ve bölgede gidip eğlenecek cazip bir kent bulamayan Rus, İran, İsrail ve Arap zenginlerini rahatlıkla kendine çekecektir. Bunun için bir şartın daha sağlanması gerekli: özgürlük. Ankara’nın mevcut kanunları özgürlüğü kısıtlıyor. Bu noktada da size Adana-Yumurtalık ve Mersin gibi yörelerde yer alan ticari serbest bölgeler ilham verebilir. Buralarda ülkede geçerli ticari ve mali alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemeler ya hiç uygulanmıyor ya da kısmen uygulanıyor. Amaç ise ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları hızlandırmak. O halde KebanVegas da siyasi serbest bölge ilan edilebilir ve orada özel kanunlar uygulanabilir. Çünkü elmizden geldiğince insanların yaşamayı ve ziyaret etmeyi arzu edeceği bir kent atmosferi yaratmalıyız. Böylece özgürlük konusunda sıkıntılı olan çevre ülkelerin halkı, KebanVegas’ın özgürlük sunan serasında vakit geçirmeye gelecek ve para harcayacak. Ne olacak? Türkiye özgürlukten ilk kez para kazanmış olacak.
edit post

Comments

0 Response to 'Türkiye özgürlük satarak nasıl para kazanır?'