06.09.2009 - Taraf Gazetesi

Ne güzel bir yer burası Allah’ım. Severim ben böyle eski püskü (tarihî) mekânları. West Village’te 4. Cadde üzerindeki bu barın adı Corner Bistro. Kapıdan girdiğinizde ileride sağ köşede, barın öteki ucunda bir girinti var, işte orası mutfak, içinde de Meksikalı bir işçi, alnından terler aka aka hamburger pişiriyor. Akşamın yedisi, millet işten çıkmış hepsi aç, barın orta yerinde uzun bir kuyruk oluşturmuş, hamburgerini almaya çalışıyorlar, sonra da oturup biralarıyla birlikte yiyecekler. Semih Fırıncıoğlu’nun dediğine göre New York’un en iyi hamburgerlerinden biri buradan çıkıyor. Semih bilir, ne de olsa eskiden tavladığı kızları buraya getiriyormuş. Sadece o da değil, Semih 30 yıldır New York’ta yaşıyor, dolayısıyla buraları karış karış biliyor.

Corner Bistro’nun 1900’lerin ilk yarısından beri hizmette olduğu söyleniyor. Hiçbir şey değişmemiş, her şey eskisi gibi kalmış. Semih’le bir şeyler yiyip içmek için Morandi adlı bir İtalyan lokantasına gidiyoruz. Sarah Jessica Parker, Cameron Diaz, Gwyneth Paltrow gibi ünlülerin buraya uğraması, mekânın popülerliğini iyice arttırmış. Semih buranın enginarını öve öve bitiremiyordu, hadi bakalım, göreceğiz...

Morandi mahzen havası verilmiş şık bir mekân. Bu arada hem ızgara hem de mangal üzerinde ayrı ayrı pişirilen enginar hakikatten çok güzelmiş. Ben üstüne makarna yedim: İçinde klasik domates sosunun yanı sıra karides, kabak ve taze maydanoz vardı. Ancak hiç birinin tadı domates sosunu bastırmıyordu. İyi bir yemeğin sırrı da bu işte, yardımcı malzemelerin yemeğe esas karakterini veren malzemenin rolünü çalmaması.


Taraf
, New York’taki Türkiyeliler ve ÖDP

Bu arada Semih Semih diyorum onu az bellemeyin. Eskiden Broadway müzikallerinde dramaturg olarak çalışmış, bestecilik yapmış, oyunlar yönetmiş bir isim. Dolayısıyla onunla sanattan, göçmenlikten ve tabii ki bizim gazeteden konuştuk. Semih’e gore Taraf, New Yok’ta yaşayan Türkiyelileri Tarafçılar ve Taraf karşıtları olarak ikiye bölmüş.

Neyse sohbetimiz Taraf’tan Amerikan siyasetine oradan da Türkiye siyaseti ve ÖDP’ye geldi. Hani şu ÖDP üyelerinin saygın bir entelektüel olan Roni Margulies’in üzerine boya dökme yoluyla gerçekleştirdikleri saldırıya... Buradaki Türkiyeliler arasında çok konuşulan bir olay bu. ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Önder İşleyen’in saldırıyla ilgili açıklaması ise benim gibi bu partiye sempati duyan herkesin ağzını bir karış açık bıraktı. İşleyen, olayı kınayıp binlerce kez özür dilemek yerine savunmuştu. Bilmiyorum, bundan böyle demokrasiden ve fikir özgürlüğünden söz ettiğinde ÖDP’ye kim nasıl inanabilir artık. Çünkü sadece fikirlerini yazıya döktüğü için bir yazara fizikî ve psikolojik şiddet uygulandı.

İtiraf etmeliyim, bizim solcuların önemli bir kesiminin, Türkiye’nin yaşadığı psikolojik bunalımı görmekte ve anlamakta zorluk çektikleri apaçık. Bu nedenledir ki geçmişin muhafazakârları ve geçmişin solcuları arasında günümüzde önemli bir rol değişimi yaşanıyor: devrimci olan muhafazakârlaşırken muhafazakâr olan devrimcileşiyor. İşte bu nedenle İslami kesimin günümüz Türkiye’sinin ilerici kanadını temsil ettiğini kimse inkâr edemez artık. Bununla birlikte, İslam dünyasını modernizm ve kapitalizmle barıştıran Fethullah Gülen’in öğrencileri artık yetiştiler ve Batılı ülke üniversitelerinde yüksek lisanslarını doktoralarını yaptılar. Onların yarattığı değer, İslami kesimin entelektüel olarak da önemli bir ilerleme kaydetmesini sağladı.

Aslına bakarsanız zıt siyasal gruplar arasındaki ideolojik yer değiştirme sadece bize özgü değil, benzeri süreç Amerika’da da yaşandı. Örneğin 1854’te kurulan Cumhuriyetçi Parti, başlangıçta Demokrat Parti’den daha ilericiydi: Köleliğe karşıydı, devletin, yurdun dört bir yanını demir ağlarla donatmasını istiyorlardı, devletin sosyal yatırımlara ağırlık vermesini savunuyorlardı. Hatta Cumhuriyetçi Başkan Abraham Lincoln vergi oranının arttırılması için elinden geleni yapıyordu. Bütün bu istekler, bugünkü Cumhuriyetçilerin savunduğu değerlerin tam tersiydi. O gün Cumhuriyetçilerin sahip çıktığı devletçi politikalara, günümüz Amerika’sında Demokratlar sahip çıkıyor... Buna rağmen bu yer değiştirme hâlâ devam ediyor. Örneğin Demokratlar zaman zaman Cumhuriyetçilerin değerlerini tekrar ele alıp bir adım öne geçmiyor değiller. Bilen bilir, Clinton, ekonomik liberalizmin önünü iyice açan NAFTA ticaret anlaşmasını imzaladığında, kendi partisi içindeki insanlar tarafından Demokrat Parti değerlerini satmakla suçlanmıştı.

Her şeyin değiştiği ve yenilendiği New York’ta, Corner Bistro gibi bazı mekânların eskisi gibi kalması güzel. Ancak her şeyin değiştiği bir dünyada değişmeyen bir birey ve bir ülke olarak kalmak pek de güzel değil. Çünkü dünyayı yönetenler, günümüze ayak bağı olan geçmiş inançları kırmayı bilenler arasından çıkıyor...

*Bu arada http://kebanvegas.wordpress.com adlı bir blog hazırladım. Keban’da Las Vegas kurma ütopyasını gerçeğe dönüştürmek isteyenler, bu siteye girip yorum ve düşüncelerini yazabilirler.
edit post

Comments

0 Response to 'Sağdan sola, soldan sağa...'