04.07.2010  - Taraf Gazetesi


İnsan her şehri olduğu gibi bu şehri de içinde kaldıkça, şehrin yerlileriyle haşır neşir oldukça seviyor. Açıkçası Montreal’e ilk vardığımda hava biraz kapalıydı ve ben kente pek ısınamamıştım, ne zamanki bu kentte yaşayanlarla tanıştım, onlarla gezip tozdum, güldüm eğlendim, işte o zaman Montreal’i sevmeye başladım. Tanıdığım Montreallilerden biri de İrem Bekter’di. İrem’le gündüz saat 11:30 gibi, şehir merkezinin kuzeyine denk düşen İtalyan mahallesi Petite İtalie’de buluşmaya karar verdik. O gün sabah 5:00’te kalktım. Ben tuhaf bir insanım, tatilde bile horozlar öter ötmez uyanıveriyorum. Horoz kent merkezinde ne gezer demeyin, benim kafamın merkezinde de yerli yersiz öten birtakım horozlar var...
Şanslıyım, ferah, geniş ve güzel bir otel odasındayım. Yatağımın üzerinde birkaç defa gerinip, derin derin nefes aldıktan sonra aniden aşağıya zıpladım ve banyoya geçtim. Duşumu aldım, dişlerimi fırçaladım, yüzüme nemlendirici kremimi sürdüm, koltukaltı deodorantımı sıktım, tişörtümü, şortumu ve spor ayakkabılarımı giyinip dışarı çıktım. Pek bir yer açık değildi, aç karnına yürümeye başladım, sokaklarda da henüz kimse yok. Önce aşağıya yani eski Montreal denen yere doğru yürüdüm, orada arnavutkaldırımlı yollar var, bu yolları çevreleyen kafeler erken olduğu için henüz açılmamışlar, ancak sonraki günlerde başka saatlerde buraya tekrar geldim, bu kafelerde oturmak çok güzel. Ayrıca Montreal Kanada’nın Fransızca konuşulan kesimi olan Quebec’te yer alıyor, işte bu Fransızlık nedeniyle, buranın çörekleri, tatlıları çok güzel, ye ye doymuyorum. Hele Sainte-Catherine üzerindeki Le Saloon Bistro Bar adlı mekânda Key Lime pie yedim ki tadını hâlâ unutamıyorum.
Şehirde oldukça yaygın olan Starbucks gibi bir zincir var, ismi Second Cup ve ürünleri de Starbucks’ınki gibi bayat ve mide kaldırıcı değil, çok taze, çok lezzetli ve çok da çeşitli. Buradan nefis taze bir croissant ve kahve aldım, sonra da tekrar geldiğim yöne geri döndüm. Dönüşte Montreal City Hall’un önünden geçtim, tıpkı masallardaki şatolara benziyor. Bu yapının bir de kulesi var; insanın Rapunzel olası ve o kuleye çıkıp eğer varsa saçlarını aşağı sarkıtası geliyor, belki güzel bir Montrealli tırmanır da yukarı çıkar diye. Ama ben o kadar bahtsızım ki saçlarıma tırmansa tırmansa karıncalar tırmanır.
Neyse otelime geldim, tekrar duş aldım ve bir takisiye atlayıp İrem’le buluşmaya, Café Epoca’ya gittim. Sözde iyi bir kahvaltı yapacaktım ama, “İrem, benim canım tatlı bir şeyler istiyor, yumurta mumurta yiyemem” dedim. İrem de bir tür çikolatalı meyveli crepe tavsiye etti, onu yedim, çok beğendim.
İrem çok sıcak biri, hemen kanım ısındı, sanki Onu yıllardır tanıyormuşum gibi yanında çok rahattım... Konuşmaya başladığında İrem, biraz hayranlıkla dinliyorum, bir kere İngilizceyi İngiliz aksanıyla konuşuyor, bu benim çok hoşuma giden bir şey bir, ikincisi İrem’in inanılmaz bir hayat hikâyesi var.
İrem de, Montreal Jazz Festivali’nde sahne aldı, ne yazık ki onu izleyemeden Türkiye’ye geçmek zorunda kaldım, ama İrem’in sanatını öncesinden bildiğim ve çok sevdiğim için kendisiyle tanışmak istemiştim. Hatta diyebilirim ki bu Türk asıllı sanatçı benim Montreal’deki asıl starımdı. Çok güzel bir sesi var, bu sesten Arjantin folklor müziğini dinlemek harika, üstelik İrem, sahnede dans ve oyunculuk yeteneklerini de kullanıyor, böylece bir çeşit folklorik dans-opera çıkıyor karşımıza.
İrem küçük bir kızken çok iyi bir yüzücüymüş, çok da asiymiş. “Hatta tam bir erkek Fato’ydum” diyor. Daha yedi yaşındayken teknenin tepesine çıkar, denize çivileme atlarmış, yüzmeye başlayınca çok açılır, uzaklara gider, bu yüzden de anne babasından azar işitirmiş. Sekiz yaşına geldiğinde ressam olan annesi ile birlikte uzaklara, Londra’ya taşınmışlar. Elmhurst Ballet High School of Camberley adlı lisede klasik dans okumuş İrem. Daha sonra da eğitimini Royal Academy of Dancing’de devam ettirmiş, ardından Webber Douglas Academy of Dramatic Arts’da tiyatro ve müzik dersleri almış. Geçmişte uzaklara yüzen bu kızın uzak ülkeler arası yüzme serüveni bitmemiş, bu kez Las Vegas’da bir müzikal showda önemli bir rol almış. Dört yıl Meksika’da yaşamış, 1984 yılında ise Arjantin’e taşınmış. Orada müzikal komedilerde\ TV dizilerinde ve beş ayrı filmde rol almış. Sonra Arjantin folkloruna ilgi duymuş. Hatta bu konuda uzmanlaşmış ve dersler bile vermeye başlamış. İrem 2001 yılında Arjantin’deki büyük ekonomik buhranın ardından Kanada’ya taşınmış ve sanat macerasına orada devam etmiş. Şu günlerde farklı uluslardan sanatçıların oluşturduğu bir grupla albüm hazırlıyor ve davet edilirse Türkiye’ye gelip konser vermeyi çok istiyor.


TEK KELİMEYLE


İthal demokrasi ve sessiz devrim

Montreal’de dostum Ray (Raymond A.Smith) ile karşılaştım. Columbia Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Ray ile yeni kitabı Demokrasi İthal Etmek ve Montreal’in sosyal ve siyasi yapısı üzerine konuştuk. Ray’e göre Montreal eskiden son derece tutucu bir şehirken bugün çok liberal bir şehir. Ray’e göre bu geçiş sessiz bir devrimle gerçekleşmiş. Bu devrimi araştırın, Kürt sorununun çözümü konusunda size ilham verebilir.


Yeraltında gezerken...

Montreal’in şehir merkezinde tümüyle yeraltında olan bir şehir daha var, bu şehirde hiç yeryüzüne çıkmadan bütün ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyorsunuz. Aslında bu şehir, alışveriş için her çeşit mağazayı bulabileceğiniz dev bir Mall gibi. Özellikle karlı, soğuk ve uzun kış günlerinde, bir binadan diğerine, bir sokaktan ötekine bu şehir aracılığıyla, hiç üşümeden geçebilirsiniz.

Bisiklet canlısı şehir: Montreal

Montreal bisiklet kullanarak bir şehri dolaşmak isteyenler için cennet. Kent merkezinde her noktada bisiklet istasyonları var. Bu istasyonlardaki makinelerden 5 Kanada Doları ödeyerek bisiklet kiralayabilirsiniz, ben öyle yaptım, sonraki her bir saat için 1,5 Kanada Doları kesiliyor. Eğer yorulduysanız bisikleti aldığınız yere geri getirmenize gerek yok, yakındaki başka bir bisiklet istasyonuna teslim edebilirsiniz.

İki gözlü çöp sepetleri

Montreal sokaklarındaki çöp tenekeleri tek gözlü değil iki gözlü, metro istasyonlarında ise birkaç çöp kutusu yan yana konuyor. Bu şekilde kâğıt, plastik, cam ve teneke gibi geri dönüşümlü maddeler ayrı ayrı toplanıyor ve hammadde olarak yeniden kullanıma sokuluyor. Ayrıca belediye, evlere şeffaf plastik torbalar dağıtıyor ki hangi torbaya kâğıt hangisine cam çöpler konulduğu daha rahat anlaşılsın.
edit post

Comments

0 Response to 'Uzaklara yüzen küçük kız'