12.04.2009 - Taraf Gazetesi

Sybil, Chris ve ben West Village’teki küçücük bir kafede oturmuş, kurabiye yiyor kahve içiyoruz. Bizim kızın sanki karnı ağrıyor; sürekli sağ ayakucunu oynatıp duruyor, bu da yetmiyor, kafasını çevirip çevirip duvardaki büyük saate bakıyor. Hah, sonunda beklediği arkadaşı geldi. Ben daha yaşlı sanıyordum... Adamın adı Tom, Sybil’le aynı apartmanda oturuyorlar. İyi birine benziyor. “Biz de tam talihsizlik üzerine konuşuyorduk” diyor ve ekliyorum, “Ah ah biliyor musunuz, ne zaman bir istasyona varsam tren az önce kalkmış oluyor. Kara bahtlıyım.”

Tom New York’un eskilerinden, benim bu kentte yeni olduğumu öğrenince, “Evet Hiidiir treni kaçırdığın konusunda haklısın diyor. “Nasıl yani,” diye soruyorum ben, ve Chris’e dönüp, “Ahhh çocuklar ahhh, New York’un New York olduğu zamanları kaçırdınız. O zaman burada olacaktınız ki New York neymiş görebileydiniz. Bu kent gerçek ruhunu kaybetti, şiddetten ve mafyadan arındıkça, temiz aile çocukları gibi tatsız tuzsuz bir şehir oldu çıktı” diyor.

Tom’a göre 90’lı yıllardan itibaren kentte önemli değişimler yaşandı ve özellikle gece hayatının şehre kattığı zenginlik ve renklilik yok olmaya yüz tuttu. Bu hayatın temeli elbette ki gece kulüpleriydi. Bu mekânlar, moda, müzik ve gösteri sanatları sektörlerindeki insanların piyasa yapma yerleriydi. Tom, “Modeller buralarda keşfediliyordu” diyor de devam ediyor, “oyuncularla sözlü anlaşmalar buralarda yapılıyordu, milyarder ünlüler buralardan yatmak için adam çıkarıyordu. Ayrıca sıradan insanlar buralarda ummadıkları isimlerle tanışma şansı buluyorlardı.

Aslında Tom iddialarında son derece haklı. New York’u New York yapan esas unsur, gece yaşamındaki renklilikti. Ancak bu renklilik buharlaştı gitti. Bunun sebeplerini, New York gecelerinin en namlı eğlence mekânlarından biri olan ve 1970’lerde kurulan Roxy üzerinden giderek bulmaya çalışalım. Roxy’nin 2007 yılındaki kapanış gecesine Chris’le birlikte katılmıştık. Chelsea’nin batısında, 18. Sokak üzerinde yer alan kocaman eski bir fabrika binasını, buradaki yaygın kullanımıyla night club’a, (Türkiye’deki kullanımıyla diskoteğe...) dönüştürmüşlerdi. Roxy vakti zamanında, Junior Vasquez, Manny Lehman, Victor Calderona gibi ünlü deejay’leri çıkaran bir dans kulübü değildi sadece, aynı zamanda canlı müzik yapılan ve Cher, Madonna, Beyoncé, Bette Midler, Chaka Khan, Gloria Gaynor gibi isimleri meşhur eden bir şarkıcı fabrikasıydı. Nitekim kapanış gecesinde Madonna da oradaydı; kendisini meşhur eden bu kulübe, yıllar sonra manevi borcunu ödemek için gelmişti.

Şimdi artik tarih olan Roxy’nin yeri apartman kompleksi oluyor. Zaten Chelsea’yi merkez alan, kuzeye çıkıp orta Manhattan’a uzanan, güneye inip Tribeca’ya varan hat, bir zamanlar girilmesi cesaret isteyen, eski liman depoları ve boşaltılmış küçük fabrikalarla dolu değersiz ve tenha yerlerdi. Buralardaki geniş mekânları ucuz bulan yatırımcılar, hem straightlerin hem de gaylerin gittiği çeşit çeşit gece kulüpleri kurdular. Hattâ bu hatta, kıllı maço gaylerin gittiği leather club’lar oldukça meşhurdu; oralara, öyle parfüm kokan temiz çocuklar falan alınmıyordu. Ancak Ne zamanki bu bölgeye müteahhitler girdi, bölge değer kazandı. Oradaki her türlü dans kulübü, bar ve seks kulüpleri ya taşındı ya kapandı. Anlayacağınız, New York’ta kulüplerin ortadan kalkmasının bir sebebi müteahhitlerdi.

Bu tür gece kulüplerinin ortadan kalmasının diğer bir sebebi ise AIDS’ti. Dikkat edin, gece kulüpleri 1970’li yıllarda, yani AIDS öncesi çağda ortaya çıktı. Ancak 80’lerde keşfedilen ve 90’larda kitlesel ölümlere yol açan AIDS, gece yaşamına büyük bir darbe indirerek, insanların, ayağını bu mekânlardan kesmesine yol açtı. Bunun nedeni cinsellikti. Çünkü diskotekler, açık havada seksin yaygınlaştığı ve cinsel özgürlük akımının popüler olduğu bir dönemde gövermişti. Bu kültür gece kulüplerine şöyle yansıyordu: 50’li 60’lı yıllarda gelişen TV izleme alışkanlığından sıkılıp dışarıya kendini atan ve alternatif eğlenceler arayan insanlar, girdikleri diskoteklerde dans edip müzik dinlerken bir yandan da bir geceliğine yatılacak birilerini arıyorlardı. Hatta aldıkları uyuşturucuların etkisiyle bazen oracıkta bile bir şeyler yapılıyordu, Örneğin Roxy ile aynı yıllarda kurulan Loft, Paradise Garage ve Studyo 54 bu anlamda çok meşhurdu. Studyo 54’ün asma katında ve tuvaletlerde insanlar rahatlıkla korunmasız seks yapıyorlardı. AIDS’ten ölümlerin başlaması, bir gecelik aşkların yuvası olan bu tür yerlere giden insan sayısını da azalttı.

Bir zamanlar farklı müzik türlerinden beslenen disko müziğinin de doğduğu yerlerdi gece kulüpleri. Pop kültür içindeki önemlerine rağmen kulüp çağının bitmesine neden olan bir başka etken ise Rudy Giuliani’ydi. 1989’da New York’a belediye başkanı olan Giuliani uyuşturucu kullanımının çok yaygın olduğu bu kulüplerle çok uğraştı; çıkardığı zorluklar sonunda başarıya ulaştı.

İnsanların evlerine kapanmasını sağlayan internet nedeniyle, bugün yeterince iş yapamayan kulüp ve barların sayısı giderek azalıyor. Bakalım bir zaman sonra internetten sıkılanlar kendilerine nasıl bir toplumsal eğlence yöntemi geliştirecekler.
edit post

Comments

0 Response to 'Diskotek çağının sonu ve temiz aile kenti'