19.04.2009 - Taraf Gazetesi

Allah’a şükürler olsun, son bir kaç gündür havalar çok güzel. Bu nedenle Sybil, Chris ve ben, dayanamadık, arabaya atlayıp New Jersey eyaletinin kıyı şeridini turladık. Keyifli ama biraz sallantılı bir yolculuktu. Sallantılıydı çünkü Sybil’in arabası böbrek taşı düşürten cinsten, külüstür mü külüstür bir arabaydı. Keyifliydi çünkü Mystic island adlı çok ilginç bir kıyı kasabasını keşfettik. Burada evler, denize açılan su kanallarının etrafında kurulmuş, hepsi de çok alçak tavanlı, ufacık tefecik ve çok şirin; üstelik her birinin önünde irili ufaklı tekneler var. Biz de arabayı bu sessiz kasabada bir kenara park ettik ve evde hazırladığımız sandviçlerimizi yemeye koyulduk. Her zaman olduğu gibi Sybil yine vır vır vır konuştu, biz zavallılar da hanımefendiyi dinledik.

EVLİLİK ÖNCESİ ANLAŞMA


Şimdi... Sybil, kendinden 15 yaş küçük itfaiyeci bir sevgili bulmuş. Sözde ona ilk görüşte âşık olmuş, hatta evlenmeyi bile ciddi ciddi düşünüyormuş. ... Ablasına bile açmış konuyu, ablası da ona demiş ki “Aman Sybilim aklında olsun, nikâh öncesinde avukatına git ve o itfaiyeciyle birlikte bir evlilik öncesi anlaşma (Prenuptial agreement) yap. Çünkü tedbirli olmalısın; senin paran ve mal varlığın var onun ise hiç bir şeyi yok.”

Prenuptial anlaşması da nedir yahu
, diye sorabilirsiniz, cevap şu: Bu tür anlaşmalar, son zamanlarda Hollywood yıldızlarının evlilikleri nedeniyle çokça gündeme geliyor. Milyarder oyuncular, sahip oldukları malı mülkü, evlenecekleri nişanlılarından korumak için onlarla daha baştan oturup konuşuyor, anlaşıyor ve birlikte bir kontrata imza atıyorlar. Bu kontrat evlilik öncesinde imzalanıyor, herhangi bir boşanma durumunda, daha zengin olan tarafın diğerine ne kadar para ya da mal vereceği detaylarıyla bu anlaşmada yer alıyor. Dolayısıyla boşanmanın ardından, geliri daha az olan taraf, diğer tarafı istediği gibi yolamıyor. Bu anlaşmalar, boşanma sonrası çocuk paylaşımının nasıl olacağı, eşlerden birinin ölmesi halinde miras dağılımının nasıl yapılacağı ve hatta birbirlerinin kişisel sırlarının deşifre edilmemesi üzerine maddeler de içerebilir.

ORTA SINIF EVLİLER ARASINDA DA YAYGIN

Evlilik öncesi
anlaşması sadece çok zengin sınıf içinde popüler değil, New York’ta yaşayan ve taraflardan her ikisinin de profesyonel iş yaşamı içinde yer aldığı orta sınıftan evliler arasında da giderek yaygınlaşıyor. Hatta evlilik boyunca mal varlığında değişiklikler olduğu için, anlaşmayı bu değişimler ölçüsünde belli aralıklarla yenileyenler de var. Anlaşmanın bir başka yararı ise şu: pek çok boşanma olayının ardından, özellikle mal mülk paylaşımı konusunda rezillik çıkıyor ya da taraflardan biri hak ettiğinden fazlasını alabiliyor. Ancak bu anlaşma, bütün bunların önüne geçiyor.

Eskiden evlenme hazırlığı yapan çiftler bu tür bir anlaşma yaparak birbirlerinden beklentilerini açık bir şekilde ortaya koyma konusunda daha utangaç ve çekingenlerdi, ancak şimdi daha rahatlar. Çiftlerden her biri kendi avukatına gidiyor ve “söyleyin bana avukat bey, ileride eşimle ilişkimde ortaya çıkabilecek en kötü senaryoda kendimi koruyabilmem için şimdiden ne gibi yasal hazırlıklar yapmalıyım” diye soruyor, avukatlar da onlara evlilik öncesi anlaşmanın yararlarını salık veriyor

Gel gelelim ablasının bu anlaşmayı önermesi Sybil hanımın zoruna gitmiş. Sybil bu tür bir anlaşmayı materyalist buluyor. Ona göre bu durum kapitalist dünyada insanların yaşadığı yabancılaşmanın en büyük göstergesi. Dolayısıyla bunu kendine uygun bulmadığını düşünüyor ve şöyle söylüyor, “ablama dedim ki bu anlaşmayı imzalarsam içimde beslediğim tertemiz aşkı kirletmiş olurum”.

PEKİ, AŞK NE DEMEK O ZAMAN?


Ağzımı eğerek Sybil’e döndüm ve “Sahiden aşk diye bir şey olduğuna inanıyor musun, ayrıca temiz aşk da ne demek” diye sordum, şaşırdı, ve sert bir ses tonuyla, “elbette inanıyorum, ne demek istiyorsun?” diye yanıtladı beni, ben de fırsat bu fırsat aldım sazı elime ve başladım: “Aşk nedense insanlar tarafından son derece masum ama bir o kadar da açıklanması zor, komplike bir duygu yoğunluğu olarak algılanmak isteniyor. Oysa aşk, insanların finansal güvence, mevcut sosyal çevreden kurtuluş ve seksüel ihtiyaçlarını karşılayacakları basit bir anahtardan başka bir şey değil. Herkes bu anahtarı başka bir insanda cisimleştiriyor ve o insana saplantılı bir ilgi ve bağlılık gösterme eğilimi taşıyor. Ama kimse çıkıp adına aşk denilen bu duygu yoğunluğu içinde yüzen dünyevi çıkarlarla yüzleşmeye ya da onları deşifre etmeye yanaşmıyor. Bu nedenle aşk her zaman maneviyat dünyasına ait bir bilinmezler yumağı olarak kalıyor, diğer duygulara kıyasla daha asil, hatta nerdeyse Tanrı katından inmiş ilahi ve saygıdeğer, bir duygu çeşidi olarak anlaşılıyor. Sonra da özellikle edebiyatçıların elinde, üzeri karartılan manüpülatif bir kavram olup çıkıyor. Yani sevgili Sybil, dolayısıyla evlenmeye hazırlanan ve her ikisi de iş güç sahibi olan çiftlerin daha baştan oturup, maddi paylaşım konusunda birbirlerinden beklentilerini dürüstçe dile getirmelerinde hiç bir mahsur yok, hatta yarar var.”

Bu söylediklerim karşısında derin bir sessizlik oluştu. Sybil siyah gözlüğünü takıp arabayı hareket ettirdi. Chris ise sandviçini yarıda bırakarak kafasını yana çevirdi ve yol manzarasına dalıp gitti...
edit post

Comments

0 Response to 'Seni çok ama malını mülkünü daha çok seviyorum'