12.10.2008- Taraf Gazetesi

Aria, Alman asıllı Amerikalı bir doktor. Kendisi Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü görevlisi olarak, dünyayı dolaşıyor; gezip tozmak için değil, sağlıkçıya ihtiyaç duyup da bulamayanlara yardım etmek için...


TRAVMAYA YOL AÇAN UÇAKLAR . Aria, Tanrıya inanmıyor, dinlerin de mitolojik hikâyeler olduğunu düşünüyor. Ancak yeri geliyor, Malarya hastalığına yakalanan Afrikalı bir Müslüman kadının ilaçlarını içiriyor ya da Perulu bir Hıristiyan çocuğun cildindeki yanıkları iyileştirmeye çalışıyor. Yeri de geliyor dertli bir Süryani’nin omzunda ağlamasına izin veriyor. O’nun için bütün insanlar çok değerli, kim olursa olsunlar...


Aylar sonra, Aria ile tekrar karşılaşma imkânı buldum. Irak Kürdistanı’ndan yeni dönmüş. Ayaküstü de olsa oralardaki gözlemleri üzerine sohbet ettik. “Bölgenin en önemli sağlık sorunları neydi,” diye sorduğumda, aldığım yanıt ilginçti; çünkü saydıkları arasındaki ikinci büyük sağlık sorunu travmaydı. “Niye Travma?” diye devam edince, şu cevabı verdi; “Türkiye’ye ait askerî uçakların yaptığı bombardımanlar halkta travmaya yol açıyor.”


GÖRMEYEN BIR ÇİFT YEŞİL GÖZ . Şu an bu yazıyı okuyanlar, her kimseniz, kendinizi 30’lu yaşlarda olan ama 40’ında gösteren bir Kürt kadını olarak hayal edin. Türkiye sınırının öte tarafındaki bir dağın yamacında, yolu yolağı olmayan ıssız bir köyde yaşıyorsunuz. Yoksul ve zor bir yaşamınız var; vahşi doğaya, amansız hastalıklara, kuraklığa, kısacası her şeye karşı o kadar korunmasızsınız ki... İki göz odası olan, kapı penceresinden soğuk geçiren, kerpiçten bir eviniz var. Her gece, yere serili yatağınıza uzandığınızda, derin bir korkuya kapılıyorsunuz, gözünüze uyku girmiyor, çünkü daha bir kaç ay önce, köyünüze, yukarıdan bombalar yağmış. O dehşet anlarını yeni bir bombardımanla bir kez daha yaşama olasılığı sizi ürkütüyor. Üstüste yığılan bütün bu düşünceler nedeniyle delireceğinizi düşünüyorsunuz, ne kadar çaresiz olduğunuz aklınıza geliyor bu da sizi daha da endişeleniyor. Derken, koynunuzda mışıl mışıl uyuyan, küçük kızınıza sarılıyorsunuz, bu küçük kız ki yeşil gözlerini, geçmişteki o hava bombardımanı sırasında yitirmiş.


Aria’nın travma dediği işte bu Kürt kadınının yaşadığı psikolojik durumun ta kendisi...


Aslında şiddeti farklı da olsa, bu çaresiz Kürt kadınının yaşadığı travmayı, Türkiye’de de herkes yaşıyor. Doğuya, askere gönderilen her evladın ardından, geride kalan aile üyeleri, endişeli bir bekleyiş içine girmiyor mu: Dönecek mi dönmeyecek mi dönecek mi dönmeyecek mi diye.


DÖNECEK-DÖNMEYECEK . Çocukları PKK’ya katılan ailelerin durumu da aynı: Hatta onlar, gidenin bir daha dönmeyeceğini biliyorlar ama yine de bunu kabullenmek mümkün değil, ölüm haberi ne zaman gelecek, bugün mü gelecek yarın mı gelecek kaygısıyla kahroluyorlar.


25 yıldır süren bu savaş, hem Mehmetçiğin, hem de gerillanın yakınlarını yiyip bitiriyor. Peki, “bu Allahın cezası savaş” neden bir türlü bitmiyor. Çünkü Türkiye’de savaşa karşı ciddi bir kamuoyu oluşmuyor. Peki neden?


Bu sorunun cevabı, biraz da medyanın ölü askerler konusundaki tutumunda gizli. Daha hayatlarının baharında olan gencecik Amerikan askerleri, Irak’tan bayrağa sarılı bir tabut içinde geri döndüklerinde, medya sormaya başlamıştı, “Neler oluyor,” diye. Sadece 2007 yılında toplam 800’ün üzerinde tabut dönmüştü. Sayı başlangıçtan itibaren her geçen yıl artınca, artınca ve artınca, medya bu kez işi devletten hesap sormaya vardırdı, “Bu sonuçlara değer mi, orada işimiz ne, ne için savaşıyoruz, petrol için mi, bu savaş kimin savaşı?..” Bu süreç zarfında, ne kimse “kahpe Iraklılar” başlığını attı, ne de “bunun hesabı sorulacak alçak Iraklılar” diye yazılar yazıldı.


NARKOZ MEDYA . Ama Türkiye gazetelerine bir bakın, savaşın başından beri attıkları başlıklar onları kusturmaya yetmedi belki ama benim midemi fena halde yakıyor.


Türkiye medyası bu tutumu nedeniyle adeta toplumsal bir narkoz işlevi görerek halkın kızgınlığını yanlış hedeflere yöneltti. Ortaya çıkan her trajik durumdan, içi geçmiş kahramanlık hikâyeleri yazmaya kalkışarak, kamuoyunun savaşa karşı yönlenmesini engellediler, bunu yaparken halkı, milliyetçi sağ ve ırkçı bir çizgiye çektiler.


Oysa ordunun başarısızlıklarının sorgulanması ve savaşın içyüzünün anlaşılmasını sağlayan en önemli güç medya. Bunu görmek için Amerikan medyasının ve Amerikan halkının Irak savaşı konusundaki tutumlarının seyrine bakmak lazım.


Irak’ın işgali 2003 yılında başladı. O günden bugüne sadece beş yıl geçti ve bu süre zarfında Amerika’da, Irak savaşının sona erdirilmesi yönünde büyük bir kamuoyu oluştu. Hatta ülkeyi yönetmek için yarışan iki başkan adayından biri olan Obama seçmenlere bu işi bitirecekleri sözünü vererek başkan bile olmaya çalışıyor.


SAVAŞIN BİTMESİNDE HALK ETKİSİ . Aslında benzeri durum 1959’da başlayan Vietnam savaşı sırasında da yaşandı. 1963’de ufaktan ufaktan savaş karşıtı hareketler başlamış, 1970’lere gelince inanılmaz bir güce erişmişti. Nitekim bu dönemlerde Amerikan halkının büyük bölümünün savaşa karşı olduğu görülüyordu.


Her iki savaşta da kamuoyu baskısını oluşturan ve güçlendiren, medyanın yaptığı haberlerdi. Medya cephenin öteki yüzünü yani düşman tarafını da halka aktarınca işler değişmişti. Böylece Amerikan halkı olaya daha objektif bakma imkânı elde etmişti.


Irak savaşına karşı mücadele edenler, 70’lerde olduğu gibi sokakları doldurmasalar da mücadelede benzer sonuçlara ulaştılar. Devir değişmişti, yeni kuşaklar biraraya gelmek, tepkilerini göstermek ve örgütlenmek için internette kurdukları siteleri tercih etmişlerdi. Nitekim bu yoldan giderek oldukça başarılı ve etkili oldular. Bugün Amerika’da antiwar.com, votenowar.org gibi 35’in üzerinde Irak savaşı karşıtı internet sitesi var.


AMERİKALI ŞEHİT AİLELERİ SAVAŞA KARŞI . Bunun yanı sıra Irak’ta savaşmış gazilerin ve gazi ailelerinin oluşturduğu pek çok kuruluş da var Örneğin “Asker Aileleri Sesini Yükselt” (Military Families Speak Out) grubuna 2 bin 400 aile üye. Bu dernekler de yine Irak savaşının bitmesi için mücadele ediyor. Oysa Türkiye’deki şehit aileleri dernekleri devlet destekli ve devlet yanlısı propagandalar için bir dekor işlevi görüyor


Sonuç olarak devletten bağımsız hareket eden bütün bu kuruluşların ellerindeki yayın organlarında yer verdikleri düşünceler, dalga dalga yayıldı. Bu etkiyi halkın Irak savaşına bakışındaki değişimde de görebilirsiniz. Savaşın başladığı yıl halkın sadece yüzde 23’ü “savaşmaya değmez” düşüncesindeydi, bugün halkın çoğunluğu Irak savaşına karşı. Hatta yüzde 83’ü savaşın Amerika’daki öz kaynakları yok ettiğine inanıyor.


Ya Türkiye? Ne yazık ki Türkiye’de toplumun boynu devlet karşısında hâlâ kıldan ince. Medyanın 1. liginde ise Taraf dışında savaşa açıkça karşı çıkan başka bir gazete yok. Böyle giderse bu savaş hepimizden uzun yaşayacak ve daha doğmamış çocukları da öldürecek.

edit post

Comments

0 Response to 'Devlete karşı toplum'