21.09.2008- Taraf Gazetesi

New York’ta insanlar tedirgin.


Yıllardır Merrill Lynch adlı yatırım bankasında çalışan arkadaşım Dan, son ekonomik kriz nedeniyle işini kaybeden binlerce Amerikalıdan sadece biri. O da pek çok finansçı gibi zenginler adası Manhattan’ın gözde semti Greenwich Village’de yaşıyordu, şimdi harcamalarını kısmak için Brooklyn’de ucuz bir eve kiracı olarak taşınıyor, kendi evini ise kiraya vererek bir miktar gelir elde etmeyi hedefliyor.


HER AN SOKAKTA KALABİLİRSINİZ . Bu şehrin ekonomisinde, finans sektörü önemli bir yer tutuyor. Bütün büyük finans kuruluşlarının merkezi burada. Anlayacağınız New York paranın anavatanı. Yaklaşık 355 bin New Yorklu, finans sektöründe istihdam ediliyor. Hal böyle olunca borsadaki hafif bir oynama, kentin gündelik yaşamında, etkisini hemen hissettiriyor. Nitekim son bir haftadır, başta Amerika olmak üzere bütün dünyayı zedeleyen ekonomik kriz nedeniyle, Manhattan’da yaşayan herkes tedirgin. Benim yaşadığım Hoboken’da da durum farklı değil, çünkü burada da kime çarpsanız finansçı...


Sadece finansçılar da değil, başka sektörlerde çalışanların keyifleri de kaçık. Durum çok ciddi. Bu kriz, 1929’daki ekonomik buhran sonrası yaşanan en büyük kriz olarak değerlendiriliyor ve krizin domino etkisiyle, başka sektörleri de sarsacağı biliniyor.


Bizim semtin en işlek bölgesi olan Washington Caddesi üzerindeki lokantalar, eskisi gibi kalabalık değil, dükkânlardan eskisi gibi alışveriş yapılmıyor. Çünkü ekonomideki gelişmeler nedeniyle herkes harcamalarına dikkat ediyor. Kimse işim garanti diyemiyor. Bugün işiniz olabilir ama yarın kendinizi sokakta bulabilirsiniz. Düşünsenize, daha krizin ilk günlerinde, 78 bin kişinin işini kaybettiği haberleri dolaşıyordu.


BECERİKSİZ DEHALAR . Peki, bu kriz durup dururken nereden çıktı? Kim bu işin sorumlusu? Daha düne kadar piyasanın baş aktörleri olan yatırım bankalarının genel müdürleri ekonomi dergilerinde kapak oluyor, adeta bir deha olarak lanse ediliyorlardı. Bunlar nasıl deha ki iki adım ötesini bile göremediler ve işlerin bu noktaya kadar gelmesine sebep oldular.


AKSIRAN TIKSIRAN BORSA . Geçen yıldan beri Amerikan ekonomisi sürekli ciddi arızalar veriyordu. Bir bakıyorsunuz ekonominin karnı ağrıyor; kıvranıyor... bir bakıyorsunuz başı dönüyor; tökezliyor ama her defasında doktorun, yani Amerikan Merkez Bankası’nın yaptığı şey, eve gelip hastaya aspirin vermek ve ağrıyı geçici olarak durdurmaktı. Aspirinden kastim para ve bu paralar da halkın cebinden alınarak devletin kasasına konmuş vergilerden oluşuyor. Kriz her defasında bu paralarla geçiştirildi. Elbette bu geçici tedaviler işe yaramadı; aksine, her kriz, ardından gelen yeni bir krize neden oldu.


BELANIN GELECEĞİ BİLİNİYORDU . Bu gelişmeler yaşanırken, civarda, ekonomide neler olduğunu teşhis eden aklı başında insanlar yok değildi. Örneğin Paul B. Farre Wall Street’e seslenerek, yeni bir ekonomik krizin sadece rakamsal bir kriz olmayacağını vurgulamış ve iflasların olabileceğine işaret etmişti. Nitekim dediği de oldu.


Peki, neden bu insanlara kimse kulak vermedi? Çünkü bu uyarıları ciddiye almak demek, finansal sistemde köklü bir arıza olduğunu kabul etmek demekti. Tamir için de ciddi yasal düzenlemeler yapmak gerekiyordu. Ancak finans şirketleri krizlerle karşılaşıyor olsalar da iyi kazanıyorlardı. Bu nedenle devletin kendilerini yasal düzenlemeler aracılığıyla kontrol etmesini istemiyorlardı. Nasıl olsa zora düştüklerinde devlet hemen yardımlarına koşuyor ve durumu kurtarıyordu.


BEDELİ HALKA ÖDETİLDİ . İşte devletin, Merkez Bankası aracılığıyla piyasalara yaptığı kurtarma müdahalelerine karşı çıkanlar, seslerini iyice yükseltmeye başladılar ve özetle şunu savundular: “Kardeşim ne iş bu, her krizde merkez bankası cebini doldurup ateşi söndürmeye koşuyor. Wall Street’teki şarlatanlar, aşırı riskler alarak, borsada oynamayı neredeyse bir kumar oyununa çevirdiler. Onların bu hatalı tutumu yüzünden doğan kötü sonuçların bedelini neden halk ödesin ki.”


DEVLET ZENGİNLERİN İLK YARDIM ÇANTASI MI? . Bu kesim, iddiaları karşısında yerden göğe kadar haklıydı. Bu nasıl bir kapitalizm ki devlet ekonominin baş aktörü oluyor ve özel şirketlerin ilk yardım çantası rolünü üstleniyor. Üstelik bu yardım çantası daha şiddetli kriz zamanlarında bir diyaliz makinesine dönüşüyor ve bu kez aynı şirketlerin damarlarına yeşil dolar akıtarak onları yeniden hayata kavuşturuyor. O halde nerede kaldı Adam Smith’in bir zamanlar özel girişimciliğin sloganı olan o meşhur sözü; “bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler”. Şirket batmayan bir sisteme kapitalizm demek mümkün mü? Demek ki bu sistem kapitalizm değil, olsa olsa zenginler için icat edilmiş bir çeşit sosyalizm.


Nitekim bu eleştirilerin psikolojik baskısıyla hareket eden Amerikan Merkez Bankası, yüksek ateşten yatağa düşen 130 yaşındaki Lehman Brothers adlı yatırım bankasına son müdahaleyi yapmaktan sakındı ve kenara çekilerek ölümünü izledi.


Lehman Brothers iflas ederken, Merrill Lynch ve Washington Mutual gibi şirketler de kendilerine bir ortak bularak hayatta kalmayı başardılar. Bunlar olurken, sigorta şirketi AIG’in durumu da iyice kötüye gidiyordu.


Lehman’ın batması, piyasaları altüst etti ve inanılmaz bir paniğe yol açtı. Bu olayın ardından yaklaşık 200 yerel bankanın da batacağı söyleniyordu. Yaşanan krizin ekonomiyi tahmin edilmez derecede dip noktalara çekeceği ve yeni bir ekonomik buhran yaratacağı konuşulmaya başlandı. Borsalar sadece Amerika’da değil, bütün dünyadaki hızlı düşüşünü sürdürüyordu. Sonunda Merkez Bankası durumdan ürktü ve tavır değişikliği yaparak, bu kez her an tepetaklak gitmesi beklenen sigorta şirketi AIG’i batmaktan kurtardı. Bu iş için, dile kolay, tam 85 milyar dolar koydu.


Aslında bir çeşit devletleştirme girişimi olan bu adım bile piyasalardaki paniğin önünü alamadı. Bunun üzerine, Hazine’nin başındaki Henry Paulson yeni bir fon kurma hazırlıklarına giriştiklerini açıkladı. Bu gelişme borsaları yükselişe geçirdi. Kurulacak bu yeni fon ise batan şirketleri satın alacak. Yani işi bitirilen şirketler, devletin başına kalacak, bu şirketler halkın parasıyla tamir edilip tekrar zenginlere yani eski sahiplerine satışa sunulacak.


Böylece devletin ekonomiye müdahalesi sürekli hale gelecek ve Amerika'daki zenginler sosyalizmi iyice kurumsallaşacak...

edit post

Comments

0 Response to 'Kapitalizm değil zenginler sosyalizmi'