28.05.2007 - medyatava.net

Okuldayken profesörlerimizden biri, NBC televizyonunda yayınlanan “Apprentice “ (Çırak) adlı programı izlememizi isterdi. Bizler de ünlü milyarder emlakçı Donald Trup’ın sunduğu programın her bülümünü bir “case study” (örnek durum analizi) gibi izleyip, sınıfta tartışırdık. Orada iki ayrı grupta yer alan genç girişimciler, gerçek hayatta bazı iş projelerini deneyerek birbirleriyle yarışırlar. Nihayetinde amaç, yarışmayı kazanmak ve yine gerçek hayatta Trump’ın sahip olduğu şirketlerden birinde iş başı yapmaktır.

Hocamıza göre biz business mastırı yapan öğrenciler için Apprentice çok yararlı bir showdu. Bana göreyse yanlış bir business ahlakını kökleştirdiği için zararlıydı. Bu showda, yarışmacıların elenmemek için birbirinin gözünü oyması, birbirlerine demediklerini bırakmamaları, kazanmanın bir gereğiydi, yani “normaldi”.

“RAKİBİN SENİ YEMEDEN SEN RAKİBİNİ YE”

Bense bu durumu miğdesi kaldırmayan bir öğrenciydim. Rekabetse rekabet ama bunu vahşi bir katliamdan ayıran bir şeyler olmalıydı. Trump’ın showu ise, “Rakibin seni yemeden sen rakibini ye” ilkesini haklılaştırıyordu. Bana göreyse resmi otorite bir hakem görevi görüp “Ne sen rakibini yiyebilirsin ne de rakibin seni yiyebilir” ilkesiyle business yapılmasını sağlamalıydı.

İşte bu nedenle, Rosie O'Donnell gibi ben de Trump’ı hiç sevmedim. Sırf okul yüzünden onun showunu izlemek işkenceden farksızdı. Rahatsız olduğum noktaları bir bir sayayım: Trump’ın Hitler in Kehlsteinhaus’daki abartılı çalışma odasını çağrıstıran, ağırlayana üstünlük ağırlanana küçüklük hissi veren tuhaf bir odada konuşlanması… Uzun bir masanın gerisinde kurmaylarıyla birlikte Tanrısal bir güç gibi oturması… Önünde asker gibi dizilen ve soluk almadan “yargı”nin kararını bekleyen, genc ve birbirinden acımasız yarışmacılardan basarışız olanını seçerek, “you’re fired”(Kovuldun) diye haykırması… Hem de bunu büyük bir iştahla yapması ve bu durumun izleyenler için bir eğlence haline dönüşmesi… İşte bütün bunlar benim tüylerimi diken diken ediyordu.

KOVMA ALIŞKANLIĞI

Trump, showundaki bu kovma alışkanlığını gerçek hayatta da adam kovdurma şeklinde devam ettirdi. Beyzademiz, talk showcu Rosie O’Donnall’ın ABC deki işini kaybetmesi icin az kulis yapmamıştı. Lakin, etme bulma dunyası derler ya doğru: Şimdi Trump’ın kendisi kovulma duygusunu bizzat yaşıyor.

NBC Entertainment’in Başkanı, Kevin Reilly daha bir hafta once “Apprentice konusunda neler oluyor?” diye sorulunca, “Programı yayından kaldırıp kaldırmayacağımızla ilgili olarak henüz tam karar vermedik, rakiplerimizin 2007-2008 sezonunu için neler hazırladıklarına bakıp kesin kararı alacağız” demişti.

ATILDI MI İSTİFA MI ETTI

NBC, Apprentice’i gözden çıkardı. Çünkü program, 2004 yılında yayına girdiği ilk dönemde 20 milyon izleyiciyi yakalamışken son dönemde sadece 7.5 milyon izleyiciyi yakalayabildi.

Ancak Trump, burnuna gelen kötü kokular karşısında namına gölge düşürmemek için New York Daily News’a yaptığı açıklamada şöyle dedi: "The Apprentice (Çırak) benim için çok başarılı bir deneyim olmaya devam ediyor. Önümüzdeki bir kaç hafta içinde programı yeni yayın sezonunda sürdürüp sürdürmeme konusunda karar alacagım.”

Ancak NBC’nin, Apprentice ile ilgili kararını kesinleştirdiği duyumlarını alan Trump NBC den önce topu hemen ayağına alıp kaleye golünü atıverdi ve “NBC beni kovamaz ben kendim bırakıyorum” şeklinde yeni bir açıklama yaptı.

Trump, kurnazca davrandı, NBC’nin O’nu resmi olarak kovmasını beklemeden kendisi işi bıraktığını açıkladı ve böylece kuyruğu dik tutmuş oldu.

Ama bu tür oyunlarla başarısızlığını örtemez. O’nun başarısızlıkları bununla da bitmiyor: Kendisi Apprentice’i yürütürken bir yandan da yakın arkadaşı Martha Stewart’a (Kendisi borsada yaptığı büyük yolsuzluk nedeniyle önemli bir skandalın kahramanı olmuş, büyük bir para ve hapis -yari acik cezaevinde- cezasına çarptırılmıştı.) Apprentice’in light’ını yaptırdı. Bu yeni programda Trump’ın görevi baş yapımcılıktı. Ancak bu program da çuvallayınca Trump hemen kıvırttı ve kendisinin aslında böyle bir programın yapılmasına taraf olmadığını açıklayarak adına “başarısız” lekesi düşürmeme taklaları attı.

İFLAS EDEN KUMARHANE

Durun, Trump’ın başarısızlıkları yine bitmedi: Atlantic City’deki Taj Mahal adlı kumarhane oteli, Crosby ailesinden satın aldığında işletme karlıydı, ancak satın aldıktan sonra kumarhane iflas etti ve bir süre sonra dağ gibi borçlar yığıldı.

Yani gençlere ve yetişkinlere business konusunda ahkam kesen, Amerika nın dört bir yanını çerçi gibi dolaşarak insanlara “nasıl basarılı ve zengin olursunuz? nerelere yatırım yapmalısınız?” konulu seminerler veren Trump’ın kendisi aslında başarısız bir sürü projeye imza attı. Yani defalarca iflas etti.

KONUŞMA BAŞINA 1,5 MİLYON DOLAR

Trump’ın bu konferanslar karşılığında konuşma başına 1.5 milyon dolar aldıği bile yazılıp çiziliyor. Ben buna da pek inanmiyorum ve Trump’ın sırf ismini parlatmak için hakkında bu tür haberler çıkmasını sağladıgını düşünüyorum.

Donald Trump aileden zengin, yani ana–baba parasını üstüste yığarak çoğaltan bir emlak ve kumarhane imparatoru. 1946 doğumlu. Forbes dergisinin dünyanın en zenginleri listesinde 278. sırada yer almış bir isim. Babası New Yorklu ünlü emlakçı Fred Trump. Tabii insan patron oğlu olunca ne kaybedecek bir maaşı ne de kovulma derdi oluyor. Ancak şimdi bu duyguyu o da tadacak.

NEW YORK’UN EN ÇİRKİN BİNALARI TRUMP AİLESİNİN

Trump ailesine ünlü emlakçılar deyip durduguma bakmayin. Onlar New York’a en çirkin binaları diken aile. Yani bu şehrin görünümüne bırakın katkılarını zararları bile var. Bir tek ben böyle düşünmüyorum. Mimarlık firmasi Axis Mundi’nin kurucusu olan John Beckmann de benimle aynı fikirde, O’na gore de “Trump’lara ait ne varsa hepsi çok çirkin”.

Nitekim her sabah işe giderken Wall Street’de, önünden geçmek durumunda kaldığım “Trump Building” i görmemek için yolumu bile degiştirdiğim oluyor: Çok ciddiyim. İki sokak öteden, Liberty’den girip Federal Reserve Bank’ın oradan dolaşarak işe gidiyorum. Gerçi bu binayı onlar kurmuş değil, sadece 1995 de satın almışlar. Ancak hemen binanın giriş katındaki pencere ve kapılarda altın renkli metaller kullanarak orayı da kendi ucuz tarzlarına benzetmişler.

BOHEM SOHO NUN DOKUSU BOZULUYOR

Dondurmadan, erkek giyimine ve votkaya kadar bir sürü ürüne adını veren Trump’ın son mahareti ise, Soho’ya dikecegi usulsuz condo-otel projesi. New York’un en gozde ve en kendine özgü muhitlerinden biri olan Soho şimdi Donald Trump’a karşı direnmeye çalışıyor. Manhattan’ın göbeğinde olan, ancak gökdelenlerin olmadığı ender semtlerden biri Soho. Eski orta ve küçük ölçekli imalathane binalari şimdi dizaynır magazalarına ve farklı tarzdaki lokantalara dönüstürülmüs. Bu çok keyifli ve yarı bohem muhitin dokusu bozulacak. Çünkü Donald Trump, bütün yasal kuralları bir delme yöntemi bulmus ve oraya o yüksek binayi kondurmak için temel çalısmalarına başlamış bile.

KUM FIRTINASI VE X-MEN

Trump bence her şeyin dokusunu bozuyor.

Bazen hülyaya dalıyorum da X Men deki Phoenix’in gücü bende olsa ne yapardım? diye düşünüyorum. Ben de Trump’ın dokusunu bozmak isterdim. O’nu bir toz bulutu haline getirir, sonra da Texas’a, Bush’un çiftliğine kum fırtınası olarak yollardım. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olurdum.

edit post

Comments

0 Response to 'DONALD TRUMP'A AİT NE VARSA HEPSİ ÇOK ÇİRKİN'