17.05.2007 - medyatava.net


Siyasetçiler,
muhalif de olsa yönetimde de olsa, toplumu korkuyla yönlendirmeye bayılıyor. Onlarsız bir hükümetin ülkeyi felakete sürükleyeceği telkinlerinde bulunmayı iş bellemiş tonca siyasetçi var. 11 Eylül saldırısı sırasında New York Belediye Başkanı olarak görev yapan Rudolph Guilliani de bu tür politikacılardan biri.

Giuliani simdi Amerika’ya Başkan olmak için çalışıyor. 2008 seçimleri için Cumhuriyetçi Parti adına yarışan Başkanlık aday adayları içinde en güçlü isim.

Kendileri, seçim kampanyası çerçevesinde orası senin burası benim gezip dolaşırken boyuna garip demeçler veriyor. Geçen ayın sonuna dogru bir toplantıda aynen şöyle dedi: “2008 seçimlerini Demokratların kazanması halinde, ülke yeni bir terörist saldırıya uğrama riskiyle karşı karşıya kalacaktır”.

Böyle bir hükmün aslı astarı var mı, yok. Guilliani, tulumu genis bir politikacı olduğu için, savuruyor da savuruyor. Söylendikleri andan itibaren kendi kendine yokolan yersiz yurtsuz sözler sarf etmeyi alışkanlık haline getirmis. Sanki 11 Eylül saldırısı sırasında Belediye Başkanı başka biriydi. Sanki Cumhuriyetçiler değil de Demokratlar yönetimdeydi. Sanki 11 Eylül saldırısı ve Irak Savaşı gibi iki felaket, Cumhuriyetçi Bush’un iktidari döneminde olmamıştı.

Öyleyse millet Demokratların iktidara gelmesinden niye korksun ki?!

Her neyse, bu açıklamanın ardından MSNBC’nin anchorlarından Keith Olbermann’ın tepesi attı tabii. Olbermann, geçen ayın sonuna doğru MSNBC’deki Countdown adlı programında Guilliani’yi bir güzel haşladı. Toplumu korkutmaya çalısarak kendine pazar yaratmaya uğraşan Guilliani’yi Usama Bin Laden ile aynı dili kullanmakla suçladı. “Ülkede, korkunun kendisinden baska korkulacak bir sey olmadıgını” vurgulayan Olberman, Guilliani’yi kast ederek , “Bir de kendi sinsi, kişisel ve bencilce çıkarları için insanların korkularını körüklemeye çalışan politikacılardan korkmak lazım “ dedi. Olbermann’a göre Guillianni’nin yaklaşımı ürpertici ve lakayıttı.

Bunun üzerine Guilliani’nin seçim kampanyasını yürütenler NBC’ye “endişelerini” iletmekte hiç de geç kalmadılar. Onlara gore Olbermann taraflı davranmıştı. Objektif gazetecilik anlayışına sığmayan yorumlarda bulunmuş ve Guilliani’yi küçük düşürmüstü.

Peki, taraflılıkla suçlanmak, Olbermann’ın umrunda mı? Yok, hiç de değil… Çünkü o fikirlerini direkt söylemekten ve taraflı durmaktan çekinmeyen biri. Keskin zekası, engin birikimi, ve medeni tavırlarıyla kim olursa olsun lafını edeplice yapıştırıveriyor.

Programındaki konuklarına karsı “Yok üzerim, yok kırarım, yok bir daha programıma katılmaz, yok ilişkilerimi kaybederim, yok işimi kaybederim, yok düşman kazanırım” gibi hesaplar yapmıyor. Hiç bir siyasi gruba, hiç bir ekonomik gruba, hiç bir meşhur şahsa ve hiç bir örgüte sırtını dayamıyor. Sırtını dayadığı tek sey var mesleği ve izleyicileri: Çok genis bir hayran kitlesine sahip. Bu kitle O’na cok sadık. Çünkü O’nun sahiciliğini, halktan, doğrudan,sevgiden ve mantıktan yanalığını takdir ediyor, samimiyetine inaniyorlar.

“O dedi… bu dedi… su dedi…“ şeklindeki geleneksel gazetecilik anlayışını kırmış biri Olbermann. O, haberini verirken, yorumunu da kendi yapıyor.

O’nu, MSNBC’nin “objetif” çizgisini bozmakla itham edenler ve haberciliğe fazla yorum kattığını düşünenler ne söyleseler de faydası yok. Programının raitingleri çok iyi. Bu arada, O’na sadece halk sahip çıkmıyor, patronları da sahip çıkıyor. NBC News ‘ün Genel Başkanı Phil Griffin, anchorlarının uygun ve yerinde bulduğu yorumu yapmakta serbest olduğunu belirterek. “Olbermann hem haberciliği hem de yorumu aynı anda yapabilir” diyor.

Aynı şekilde CNN ekranlarında her gün akşam 6-7 arasında yayınlanan CNN's Lou Dobbs Tonight adlı haber programını sunan ve Amerikan orta sınıfının savunucusu olan Lou Dobbs da taraflı gazeteci olarak anılan bir başka isim. Dobbs, yorumlarını hiç sakınmadan dile getiriyor. Ancak CNN yöneticileri onu da bilinçli olarak oraya getirmisler ve aynı CNN yöneticileri, Dobbs konusunda devlet ve özel çıkar gruplarının baskısına göğüs gererek O’nu orada tutuyorlar. Çünkü Dobbs’ı halk seviyor. Arkasında koca bir seyirci kitlesi var.

Dobbs, Kizgin Beyaz Adam olarak anılıyor. İnandığı gibi gazetecilik yapıyor, düşündüğü gibi konuşuyor. Gözüpek ve babayiğitce çokuluslu şirketlerden, büyük para güçlerinin kurduğu örgütlere ve devlete kadar boynuz atmadığı kesim yok gibi.

Aslında MSNBC’nin Olbermann’ı ve CNN’in Lou Dobbs’ı 1990ilarda şekillenen ve adına “Civic Journalism denilen yurttaş gazeteciliginin bir uzantısı olarak ortaya çıktılar . O nun gibilerinin yaptıği gazeteciliğe “advocacy journalism” de deniyor. Yani taraflı gazetecilik.

Zaten objektif gazetecilik dediğinizde artık sizi kimse pek ciddiye almıyor ve imali bir gülümsemeyle karşılanıyorsunuz. Çünkü böyle bir gazeteciliğin aslında hiç bir zaman var olmadığı, bunun sadece bir ‘mit’ den ibaret olduğunu düşünenler çok. “Sapına kadar objektifim kardeşim” iddiasında bulunursanız sizin dürüstlüğünüzden endişe edilir, haberiniz ola.

Örneğin, Working Change adlı internet sitesinde yakın zamanda yayınlanan bir yazıda, Fox TV’nin adil ve dengeli habercilik ilkesinin gülünesi olduğu belirtilerek “Hepimiz biliyoruz ki Fox da objectiflik mobjectiflik hak getire” deniyor ve ekleniyor: “Her sey bir yana, zaten bir gazeteci bir haberi yazmaya basladıgında onun bakış açısı, yapılan haberin türü ne olursa olsun o haberi etkiliyor “ deniyor.

Turkiye medyasına da Lou Doub ve Oldermann gibi bir isim lazim. Boyle bir gazeteciyi yaratmak, doğru ismi bulmak tümüyle medya patronlarının elinde. Bu isim büyük ihtimalle gazeteci olarak bir kenarda sessizce işini yapan, adı sanı pek duyulmamış, yüksek eğitimli, dengeli, saygılı, dürüst, ırkçı olmayan, Türkiye’deki yerlesik önyargılardan ve peşin hükümlerden arınmış, tümüyle orta sınıfın çıkarlarını savunacak, hiç kimseyle bir çıkar bağlantısı olmayan, hükümete muhalif, muhalefete muhalif bir isim olmalıdır. Böyle bır şahsı bulacak ve kendisine achor yapacak televizyonun ana haberleri dev bir sıçrama yapacaktır.

Peki Türkiye televizyonlarında ideal bir “taraflı gazeteci” hangi gazetecilerden hangi genleri almali:

Ali Kırca’nın güven verici ve ikna edici üslubu,

Cengiz Çandar’ın analiz gücü,

Ertuğrul Özkök’ün kıvrak zekası ve endamı,

Fatih Altaylı’nın yırtıcılığı,

Güneri Cıvaoğlu’nun karizması ve babacanlığı.

Mehmet Ali Birand’ın cocuksu heyecanı.

Prof. Yalçın Küçük’ün, insanları ve vakaları ilişkilendirme ve karşılastırma konusundaki yeteneği.

Reha Muhtar’ın sahiciliği (Kendisi Turkiye medyasındaki kibirli gazeteci tavrını yıkan ve gerçekten halka inen öncü bir isim. Halkla olan ilişki tarzını kriminal magazin alanından siyaset ve ekonomiye kadar genişlettiği gün, Turkiye’nin en çok tutan gazetecisi olacak .)

Tuğrul Eryılmaz ve Yıldırım Türker’in mantığı ve entellektüel birikimi.

Uğur Dündar’ın enerjisi ve güzelliği

Uğur Mumcu’nun araştırmacı ve şüpheci yönü,

Aydınlık çalışanlarının gizli belgelere erişme yeteneği

edit post

Comments

0 Response to 'YAŞASIN TARAFLI GAZETECİLİK!'